Uygulamalarımız appstore googleplay

#Uyarı

gazeteci63.com - Uyarı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uyarı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kasaptan Alışverişe Uyarı Geldi Haber

Kasaptan Alışverişe Uyarı Geldi

Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ, vatandaşları güvendikleri kasap dükkanından alışveriş yapması konusunda uyararak, "Tarım ve Orman Bakanlığının uygulamasından karekod okutularak bütün denetim bilgilerine ulaşabilir." dedi. Gaziantep'te, Tarım ve Orman Bakanlığı gıda kontrol görevlileri ile belediyenin yaptığı denetimlerde, bir dükkanda kıyma makinesine gizlenmiş düzenekle tavuk taşlığı, çeşitli sakatat ve bozulmuş etlerin kıymaya karıştırıldığının kamuoyuna yansımasının ardından, gözler kasaplara çevrildi. Yalçındağ, AA muhabirine denetimlere ilişkin yaptığı açıklamada, her meslekte olduğu gibi kendi sektörlerinde de kötü niyetlilerin olduğuna, zaman zaman yapılan denetimlerde de bunların kamuoyuna yansıdığını söyledi. Sektöre yapılan denetimlerden memnun olduklarını vurgulayan Yalçındağ, mesleği karalayanların ruhsatlarının iptal edilmesinin yeterli olmadığını, ayrıca esnaflıkla bağının kesilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yalçındağ, odaların yetkisinin sınırlı olduğunu, şikayet olması durumunda sadece esnafı uyarabildiklerini işaret ederek, bu yetkinin artırılmasını istedi. "Evdeki hesap, mahalledeki kasap sizi yanıltmaz" Vatandaşların denetimlerin ardından, alışveriş yaparken tedirgin olduğunu dile getiren Yalçındağ, et ürünleri almak isteyenlere şu uyarılarda bulundu: "Evdeki hesap, mahalledeki kasap sizi yanıltmaz. Vatandaşlarımız mahallelerindeki bildikleri ve güvendikleri kasap dükkanına gidip, alacağı kıymanın etini tezgahtan seçmeli, ardından kıymayı kendi gözünün önünde çektirmeli. Bir kasabın, müşterisini iki defa memnun etmeme lüksü yok. Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığının karekod uygulaması var, vatandaşlar dükkanlardaki bu karekodu telefonlarıyla okutarak, bütün denetim belge ve bilgilerine ulaşabilir. Belediye ile Tarım ve Orman Bakanlığının verdiği işletme kayıt belgesi de dükkanda asılı olması gerekiyor. Bu belgeler, tüketicilerin görebileceği yerlerde bulunmalı." "Şap, hayvandan insana bulaşan bir hastalık değil" Yalçındağ, hayvanlarda görülen şap hastalığına da değinerek, "Şap, her zaman olabilen hastalık, ki biz bunu biliyoruz. İnsan nasıl grip oluyorsa, hayvan da öyle şap oluyor. Şap hastalığı sonrasında ete olan talep, üçte bir azaldı. Şap hastalığı, hayvandan insana bulaşan bir hastalık değil. Et tüketiminde herhangi bir sakınca, herhangi bir risk, herhangi bir problem yok. Başka hastalıklarla karıştırmamak gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Uzmanından Havuza Girmeyin Uyarısı Haber

Uzmanından Havuza Girmeyin Uyarısı

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Salih Cesur, "Kulağında otiti olan bir vatandaşımızın yüzme havuzunda yüzmemesi gerekiyor. Bu enfeksiyonu daha da ağırlaştırabilir." dedi. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Salih Cesur, kulak enfeksiyonu bulunan kişileri, havuza girmemeleri konusunda uyardı. Prof. Dr. Cesur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaz aylarında serinlemek için tercih edilen havuzlardan bulaşabilen enfeksiyon risklerine dikkat çekti. Havuzlardan bakteriyel viral mantar ve paraziter enfeksiyonların bulaşabileceğini ifade eden Cesur, "Bu enfeksiyonlar içerisinde üriner sistem enfeksiyonları, gastrointestinal sistemi tutan enfeksiyonlar, bunlara gastroentelitler diyoruz. Gözü tutan konjonktivit dediğimiz enfeksiyonlar, kulağı tutan otit enfeksiyonları, sinüzit dediğimiz enfeksiyonlar ve bazı paraziter ishaller görülebilir." dedi. Cesur, kulak enfeksiyonu bulunan kişilerin havuza girmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Kulağında otiti (kulak enfeksiyonu) olan bir vatandaşımızın yüzme havuzunda yüzmemesi gerekiyor. Bu enfeksiyonu daha da ağırlaştırabilir. Yine boğaz enfeksiyonu olan kişilerin hastalıklı dönemde havuza girmemesi gerekiyor. İshali olan çocukların özellikle yüzme havuzlarına girmemesi gerekiyor. Suyu kontamine ederek yani suya hastalık etkeni olan bakterileri bulaştırarak enfeksiyona neden olabilir." diye konuştu. Cesur, özellikle kulak enfeksiyonuna yatkınlığı olup, kulağında tüp bulunan kişilerin de havuza girmemesi gerektiğinin altını çizerek, havuza girerken kulak tıkacı kullanılabileceğini söyledi. Cesur, "Yine göz enfeksiyonlarına karşı gözlük takılabilir. Mutlaka havuza girmeden önce insanların duş alması, havuzdan çıktıktan sonra da mutlaka duş alması genel hijyen açısından çok önemli bir kontrol önlemi." diye konuştu. "Çocuk ve yetişkin havuzları ayrı olmalı" Havuzların yeterince klorlanması, pH değerleri ve mikrobiyolojik analizlerinin düzenli yapılmasının önemine işaret eden Cesur, "Çocukların yüzdüğü havuzlarla erişkinlerin yüzdüğü havuzların ayrı olması gerekiyor." ifadelerini kullandı. Mantar enfeksiyonu durumunda havuz kullanımına değinen Cesur, "Ayağında mantar enfeksiyonu olan kişiler sulara girdiği zaman veya ortak terlik kullandıkları zaman mantar enfeksiyonlarını diğer sağlıklı bireylere bulaştırabilir." uyarısında bulundu. Havuzlardan göze bulaşabilecek kimyasal konjonktivit riskine karşı da uyarılarda bulunan Cesur, şu bilgileri paylaştı: "Gözlerde klora bağlı olarak konjonktivit dediğimiz gözün mukozasını tutan iltihabi, göz kapakları ve gözün dış tabakasını tutan kimyasal konjonktivit dediğimiz bir enfeksiyon olabilir. Bu konjonktivit bakteri ve virüslere bağlı olarak da gelişebilir." Cesur, bu nedenle havuz seçiminde klorlamanın düzenli olarak takibinin yapıldığı güvenilir yerlerin tercih edilmesini, belirgin kirlenmenin olduğu havuzlara girilmemesi gerektiğini vurguladı. "Bu belirtiler varsa doktora başvurun" Havuz sonrası yaşanabilecek enfeksiyon belirtilerine de dikkat çeken Cesur, "Havuzda yüzdükten sonra gözlerde kızarma, yaşarma, yüksek ateş, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı varsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna müracaat etmemiz gerekiyor. Öncesinde havuzda yüzme öyküsünün belirtilmesi çok önemli çünkü hekim bu bilgiden yola çıkarak enfeksiyon açısından şüphelenip gerekli tetkikleri yapar." ifadelerini kullandı. Cesur, Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğünün toplu kullanıma açık yerlerde düzenli periyodik denetimler yaptığını belirterek, resmi denetimlerin yapıldığı yerlerde havuza girilmesi önerdi.

Uzmanlardan Sağlam Yapı Uyarısı Haber

Uzmanlardan Sağlam Yapı Uyarısı

Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depremi değerlendiren uzmanlar, güçlü yapı stokunun önemine dikkati çekerek, deprem gerçeğinin unutulmaması çağrısında bulundu. Uzmanlar, Balıkesir'in yanı sıra başta İstanbul olmak üzere çevre illerde de hissedilen depremin etkileri hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Jeoloji yüksek mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, dün kırılmanın gerçekleştiği fay hattının Gediz civarlarında başlayarak Simav'dan geçtiğini ve Sındırgı'nın batısına kadar uzandığını söyledi. Depremin gerçekleştiği fay hattı üzerinde 1970, 2011 ve 2009'da da depremlerin yaşandığını belirten Tüysüz, "Bu fay geçmişte çok sayıda deprem üretmiş. O nedenle aktifliğini kanıtlamış bir fay olduğunu söyleyebiliriz. Deprem olduktan sonra da yaklaşık 250 civarında artçı deprem oldu. En büyüğü 4,6 olmak üzere çok sayıda deprem oluşturmuş, oluşturmaya da devam edecek olan bir fay olarak değerlendirebiliriz." ifadelerini kullandı. Marmara Denizi'nde de uzun yıllardır bir deprem beklentisi olduğunu hatırlatan Tüysüz, "17 Ağustos 1999'dan bu yana beklenti içerisindeyiz. Yine Kuzey Anadolu Fayı üzerinde Bingöl Yedisu, Erzincan Ovası'nın doğusunda yer alan bir bölgedir. Bu ikisi süresini doldurmuş ve 7'nin üzerinde deprem beklentisi olan yerler. 6 Şubat depreminden önce benzeri beklentiyi aslında Antakya ve Kahramanmaraş için de dile getirmiştik. Orası artık birkaç yüzyıl deprem olacak bir bölge değil. 7'nin üzerinde deprem beklediğimiz bu yerler dışında Türkiye'de 500 tane fay var. Dolayısıyla bunlardan herhangi biri 5'lik, 6'lık bir deprem üretirse bizim için şaşırtıcı olmaz. Bunları çok fazla da hesaplayamıyoruz." diye konuştu. Yapı ve zemin sağlamlığının önemi Prof. Dr. Tüysüz, depreme dayanıklı yapılar inşa etmenin önemine vurgu yaparak, "Dün yıkılan binanın içerisinde, gördüğüm kadarıyla 10-15 santimetrelik yuvarlak çakıllar var. Bu beton için kabul edilebilir bir şey değil. Artık hem nervürlü demir hem hazır beton kullanılıyor." dedi. Binalarda zeminin önemine de dikkati çeken Tüysüz, dünkü depremin ilçeye çok yakın olduğunu ve Sındırgı'nın içinden geçen fayın üzerinde yaşandığını belirtti. Deprem öncesi alınabilecek tedbirlere ilişkin AFAD gibi kuruluşların çok sayıda yayını olduğunu dile getiren Tüysüz, şu uyarılarda bulundu: "Evdeki eşyaları sabitledik mi? Bir deprem hazırlığımız var mı? Bir yangın çıkarsa ne yapacağız? Yangın söndürücümüz var mı? İlk yardım öğrenebiliyor muyuz? Hiç değilse basit bir ilk yardımı öğrenmek gerekiyor. Kendimizi öncelikle depreme hazırlamalıyız. İkincisi de depreme karşı dirençli bir yerleşim için idari mekanizmayı biraz zorlamamız, beklentilerimizi yüksek sesle dile getirmemiz gerekiyor. Biz depreme hazır bir ülke olamadık. Deprem ya da başka bir afet, yangın, kuraklık, sel, heyelan bütün bunlara önceden hazırlanılırsa en az zararla atlatılır. Yoksa biz böyle her deprem olduktan sonra oturup iki gün fay tartışır, üçüncü gün unutur gidersek bu tür olayları daima yaşamaya mahkum bir toplum oluruz." "Yıkılan 4 binanın tamamı 2000 yılı öncesi yapılardı" İstanbul Arel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan da bu tür depremlerin bölgede beklenen sarsıntılar olduğunu belirterek, "6,1 büyüklüğündeki deprem büyük bir deprem. Hasarın az olmasının en önemli nedeni nüfus yoğunluğunun düşük olması" dedi. 23 Nisan'da İstanbul'da meydana gelen depremde yıkım olmamasına karşın Balıkesir'de hasar görülmesini, kırsal bölgelerde mühendislik hizmeti almayan yapıların olmasıyla ilişkilendiren Altan, "Metruk ve depreme dayanıksız binalar yıkıldı. Yıkılan 4 binanın tamamı 2000 yılı öncesi yapılardı." değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. Altan, afet riskini azaltmak için yapı stokunun önemine işaret ederek, "2000 yılı öncesi yapılarımızı tek tek kontrol etmemiz gerekiyor. Eski yapılarımızı güçlendirelim veya yıkıp yeniden yapalım. Sağlam olanlar kalabilir. Fay hatlarını kontrol edemeyiz ama binalarımızı depreme dayanıklı hale getirebiliriz." dedi. Devletin kentsel dönüşüm kapsamında "Yarısı Bizden" kampanyası gibi desteklerinin olduğunu hatırlatan Altan, "Devletimiz üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor. Belediyelerimizde kentsel dönüşüm başkanlıkları kuruldu. Bunların Türkiye çapına yayılarak devam etmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm projelerine ağırlık verilmeli. İstanbul son yıllarda bu konuda ivme kazandı ancak yeterli değil. Depremi afet olmaktan çıkarmanın yolu binaları güvenli hale getirmek." ifadelerini kullandı.

Çocuklarda Bahar Alerjilerine Dikkat Haber

Çocuklarda Bahar Alerjilerine Dikkat

Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Uzm. Dr. Sümeyye Baysal önemli uyarılarda bulundu Havaların ısınması ve baharın gelmesiyle birlikte Şanlıurfa’da birçok kişi; hapşırık, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, gözlerde sulanma, kaşıntı ve geniz akıntısı gibi şikayetlerle sağlık kuruluşlarına başvuruyor. Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Uzmanı Dr. Sümeyye Baysal, bu tür belirtilerin çoğu zaman soğuk algınlığı sanılsa da, süresi uzadığında alerjik rinit (saman nezlesi) olabileceğini vurguladı. Dr. Baysal yaptığı açıklamada, “Burun akıntısı ya da tıkanıklığı, burun ve gözlerde kaşıntı, gözlerde sulanma, kızarıklık ve şişlik gibi belirtiler alerjik rinitin en yaygın bulgularıdır. Bu durum, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bahar aylarında bitkiler tarafından yayılan polenler bu belirtilerin ortaya çıkmasına neden olurken, tarım faaliyetleri, kuru ve rüzgârlı hava ile hava kirliliği şikâyetleri daha da artırabiliyor. Bu görünmez alerjenler bazı hastalarda astım ataklarını da tetikleyebilir,” ifadelerini kullandı. Alerjiden Korunmak İçin Neler Yapılabilir? Dr. Baysal, alerjik reaksiyonlardan korunmak için bazı basit önlemlerle şikayetlerin azaltılabileceğini belirtti: Özellikle sabah ve öğle saatlerinde, kuru ve rüzgârlı havalarda mümkünse dışarı çıkılmamalı. Ev ve araç pencereleri kapalı tutulmalı. Şapka, güneş gözlüğü ve uzun kollu giysiler kullanılmalı; eve dönüldüğünde kıyafetler değiştirilmeli, yüz ve saçlar yıkanmalı. Polen filtreli klima kullanımı tercih edilmeli. “Doğru Tanı ve Tedaviyle Kontrol Altına Alınabilir” Açıklamasının sonunda Uzm. Dr. Sümeyye Baysal, alerjik hastalıkların doğru tanı ve tedavi ile kontrol altına alınabileceğini vurguladı ve bu tür şikayetleri olan kişilerin bir alerji uzmanına başvurmalarının faydalı olacağını belirtti.

Üniversite Adaylarına Tercih Uyarısı Haber

Üniversite Adaylarına Tercih Uyarısı

Uzmanlar, adayların sonradan pişman olmamaları için üniversite tercihini yalnızca sınav puanına göre değil, bireysel farkındalık, ilgi alanları ve çevresel etkenleri göz önünde bulundurarak yapmaları gerektiğini vurguluyor. Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarının açıklanmasıyla milyonlarca aday için tercih maratonu başladı. Uzmanlar son yıllarda artan kararsızlık ve tatminsizlik oranlarının gençlerin karar alma süreçlerini karmaşıklaştırdığına dikkati çekerken, sürecin yalnızca bir sıralama meselesi değil, aynı zamanda geleceğe dair önemli bir yol ayrımı olduğunu ifade etti. İstanbul Medipol Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Bayram, AA muhabirine, üniversite ve bölüm seçiminin, bir adayın gelecekteki yaşam kalitesini, mutluluğunu ve mesleki başarısını doğrudan etkileyen kritik bir karar olduğunu söyledi. Adayların kariyer uyumunu belirlemesinin sadece bir bölüme yerleşmek değil aynı zamanda uzun vadeli bir yaşam planı oluşturmak anlamına da geldiğine vurgulayan Bayram, "Bu bakımdan psikolog veya psikolojik danışmanlardan profesyonel mesleğe yönlendirme-mesleki rehberlik hizmetlerinin alınması, bu hizmetleri alırken yapay zeka destekli kişiselleştirilmiş tercih opsiyonlarının uzmanla birlikte değerlendirilmesi önemli olacaktır. Bu ikili mekanizma eş güdümü, mezuniyet sonrası iş hayatına daha kolay uyum sağlamayı ve yaptığı işten tatmin duymayı da sağlayacaktır." diye konuştu. Prof. Dr. Bayram, yanlış tercih yapan adayların üniversite sürecinde psikolojik uyum sorunları, motivasyon eksikliği ve akademik başarısızlık veya okul terki gibi problemlerle karşılaştığına dikkati çekerek, "Mesleki rehberlik sürecinde kullanılan mesleki yönelim envanterleri, kişilik testleri öğrenciye sadece 'Hangi bölüme gitmeliyim?' sorusunu değil, 'Ben kimim, ne istiyorum ve neye uygunum?' sorularını da sorma ve cevaplama şansı verir. Bu süreç, öğrencinin öz farkındalık geliştirmesine, dış baskılardan sıyrılarak daha bilinçli ve içten gelen kararlar almasına olanak tanır." ifadelerini kullandı. En ideal tercihin, hem adayın puanına uygun hem de kişilik yapısı, yaşam beklentileri ve psikososyal ihtiyaçlarıyla uyumlu bölüm olacağını aktaran Bayram, bu bilinçle yapılan tercihlerin üniversite yıllarının verimli, doyurucu ve geliştirici bir yaşam dönemi olmasını sağlayacağını kaydetti. "Mutluluğunu olumsuz etkileyebilir" Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Macid Ayhan Melekoğlu ise tercih yaparken profesyonel kişilik ve kariyer testlerinden yararlanmanın faydalı olacağını belirterek, "Özellikle Holland'ın Mesleki Tipler Kuramı (RIASEC), MBTI ve çoklu zeka kuramı gibi teoriler temel alınarak geliştirilen envanterler öğrencinin mesleki eğilimlerini anlamasında yardımcı olur." dedi. Melekoğlu, yanlış tercih yapan adaylarla ilgili olarak, "İlgi duymadığı bir alanda kendini ifade edemeyen öğrenci, sosyal çevresine karşı da çekingen veya uyumsuz olabilir. Bunun sonucunda da üniversite yaşamı yalnızca akademik değil, sosyal ve duygusal anlamda da yıpratıcı hale gelir. Dolayısıyla, bireyin kendi benliğiyle uyumlu tercihler yapmaması, genel yaşam doyumunu ve mutluluğunu doğrudan olumsuz etkileyebilir." diye konuştu. Adayların bu dönemde yaşadıkları strese değinen Prof. Dr. Melekoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Günümüz gençliğinin karşı karşıya kaldığı belirsizlik ortamı, hızlı değişen iş piyasası, küresel krizler ve dijital dünyanın getirdiği karşılaştırmalı yaşam tarzı, kararsızlık ve tatminsizlik oranlarını artırmaktadır. Özellikle gelecek kaygısı, gençlerin tercih listelerini oluştururken gerçekçilikten uzaklaşmalarına ve içsel motivasyonlarını göz ardı etmelerine sebep olabiliyor. FOMO (Fear of Missing Out) gibi psikolojik etkiler, öğrencilerin sürekli en iyi seçeneği kaçırıyor oldukları düşüncesiyle karar verememelerine ve son kararlarından pişmanlık duymalarına yol açar. Bu da tercih sürecinin uzamasına ve adayın kendine güveninin zedelenmesine neden olabilir. Sürekli daha iyiye ulaşma arzusu, mevcut seçeneklerin değerini düşürerek tatminsizlik döngüsüne girilmesine yol açabilir. Bu durum yalnızca tercih sürecini değil, üniversite yaşamı boyunca yaşanabilecek sık bölüm değişikliklerini, üniversite terklerini ve psikolojik zorlanmaları da beraberinde getirebilir." "Önemli olan tüm tercihlerimizin artı ve eksileri barındırdığını bilmek" Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asil Özdoğru da adayın severek yaptığı faaliyetlerin alan seçimi, eğitim ve şehir hayatından beklentilerinin de üniversite seçimi konusunda yol gösterici olacağını söyledi. Özdoğru, kararsızlık yaşayan adaylarla ilgili olarak, "Gençlik döneminde arada kalmışlık ve değişiklikler oldukça doğaldır. Önemli olan tüm tercihlerimizin artı ve eksileri barındırdığını bilmek, mantık ve duygularımız arasında dengeli bir yol izlemek, yalnız ve çaresiz olmadığımızı hissetmek, araştırma ve öğrenmekten vazgeçmemek diyebiliriz. Aile, arkadaş, öğretmen ve danışmanlarla yapılacak görüşme ve değerlendirmeler adayların soru işaretlerini gidermede yardımcı olacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Öğrencilik yılları ve kariyer inşa sürecine dikkati çeken Özdoğru, şunları kaydetti: "Yerleştirme sonrasında bölüm veya üniversite değiştirmeyi düşünen adaylar, aile ve arkadaşlarının yanı sıra öğretim elemanları, akademik ve psikolojik danışmanlarla bu süreci değerlendirmeliler. Gönüllü faaliyetler, staj deneyimleri, mentörlük ilişkileri ve kariyer danışmanlığı gibi süreçler kariyer gelişimi için oldukça faydalı olur. Yükseköğretim sistemi çift ana dal, yan dal, dikey ve yatay geçiş, ulusal ve uluslararası değişim programları, açık ve uzaktan öğretim, ikinci üniversite, lisansüstü eğitim gibi birçok olanağı içinde barındırıyor."

Uzmanlardan Dolandırıcılık Uyarısı Haber

Uzmanlardan Dolandırıcılık Uyarısı

Uzmanlar, sosyal medyada ilgi çekmek amacıyla merak uyandırıcı başlıklarla dolaşıma sokulan içeriklerin tıklanması halinde kullanıcıların cihazlarına kötü amaçlı yazılımlar bulaşabileceğini belirtiyor. Sosyal medya platformlarında, "Bir cümleyle gündemi değiştirdi", "Bu video yayından kaldırılmadan izleyin", "Sözleri Türkiye'yi ayağa kaldırdı" gibi başlıklarla dolaşıma sokulan içerikler, yalnızca ilgi çekmekle kalmıyor aynı zamanda milyonlarca kişiyi hedef alan organize dijital dolandırıcılık ağlarının kapısını da aralıyor. Sosyal medya kullanıcılarını hedefe alan bu paylaşımlar, çoğu zaman gerçek bir içeriğe değil, sahte haber sitelerine, kimlik avı sayfalarına veya zararlı yazılım yüklenebilecek bağlantılara yönlendiriyor. Bu tür içerikleri tıklayan kullanıcıların cihazlarına virüs bulaşabiliyor, banka ve kimlik bilgileri ele geçirilebiliyor, bazı durumlarda sessiz sedasız abonelik işlemleri dahi başlatılabiliyor. Uzmanlar, bu tarz içeriklere karşı kullanıcıların nasıl davranması, dolandırıcılığa maruz kalanların ise ne yapması gerektiğini AA muhabirine değerlendirdi. "Kullanıcı sahte linke tıkladığında cihazına virüs, fidye yazılımı veya casus yazılım bulaşabilir" İstanbul Okan Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Sinan Alp, sosyal medyada sansasyonel başlıklarla yayılan içeriklerin, kullanıcıları tıklama tuzağına düşürerek hem veri güvenliğini riske attığını hem de dolandırıcılık faaliyetlerine zemin hazırladığını bildirdi. Alp, bu tür başlıkların genellikle "clickbait" (tıklama tuzağı) yöntemiyle kullanıcılara sunulduğunu belirterek, "Sansasyonel, abartılı veya merak uyandırıcı ifadeler kullanarak insanların dikkatini çeken bu içerikler, çoğu zaman vaat ettikleri bilgiyi sunmuyor ve kullanıcıları reklam dolu sitelere ya da sahte içeriklere yönlendiriyor. Psikolojik olarak, insanın merak duygusunu ve anlık tatmin arayışını hedefleyen bu başlıklar sosyal medya algoritmalarının da desteğiyle hızla yayılıyor." diye konuştu. Bu tür dolandırıcılık yöntemlerinin arkasında genellikle düşük maliyetli ancak etkili dijital altyapılar olduğunu vurgulayan Alp, oluşturulan sahte web sitelerinin de sosyal medya botları ve sahte hesaplarla yayıldığını söyledi. Alp, sahte linklere tıklamanın cihazlarda ciddi güvenlik açıklarına yol açabileceğini belirterek, "Bir kullanıcı sahte bir linke tıkladığında cihazına virüs, fidye yazılımı (ransomware) veya casus yazılım (spyware) bulaşabilir. Bu, kişisel verilerin çalınmasına, cihazın kontrolünün ele geçirilmesine veya dosyaların şifrelenerek fidye talep edilmesine neden olabilir. Ayrıca, bu linkler sahte giriş sayfalarına yönlendirebilir ve kullanıcıların şifreleri, banka bilgileri veya diğer hassas verileri çalınabilir. Özellikle güncellenmemiş yazılımlara sahip cihazlar, bu tür tehditlere karşı daha savunmasızdır." değerlendirmesinde bulundu. Sosyal medya platformlarının dolandırıcılığı tespit etmek için grafik tabanlı anomali tespiti, derin öğrenme ve yapay zeka algoritmaları kullandığını aktaran Alp, ancak, dolandırıcıların sürekli gelişen taktikleri nedeniyle bu algoritmaların da düzenli olarak güncellenmesi ve eğitilmesi gerektiğini vurguladı. "Şüpheli e-postalar, mesajlar veya bağlantılar açılmamalı" Dr. Alp, kullanıcıların korunması için alınabilecek teknik önlemleri şöyle sıraladı: "İlk olarak çok faktörlü kimlik doğrulama (MFA) kullanarak hesap güvenliğini artırmak kritik öneme sahiptir. Bu, şifrelerin çalınması durumunda bile hesaplara yetkisiz erişimi zorlaştırır. Şüpheli e-postalar, mesajlar veya bağlantılar açılmamalı ve özellikle bilinmeyen kaynaklardan gelen ekler indirilmemelidir. Kullanıcılar, sosyal medyada paylaştıkları kişisel bilgileri (adres, telefon numarası veya güvenlik sorusu cevapları) sınırlamalı ve gizlilik ayarlarını düzenli olarak kontrol etmelidir. Antivirüs ve kötü amaçlı yazılım önleme yazılımlarını güncel tutmak, cihazları kötü amaçlı yazılımlardan korur." Eğitim ve farkındalığın da kritik öneme sahip olduğunun altını çizen Alp, düzenli olarak siber güvenlik eğitimlerine katılarak sosyal mühendislik taktiklerini öğrenmelerinin de kullanıcıları söz konusu tehditlere karşı daha dirençli hale getireceğini vurguladı. Bir linkin zararlı olup olmadığını anlamanın teknik yollarının, kullanıcıların hem dikkatli bir gözlem yapmasından hem de belirli araçlar ve yöntemler kullanmasından geçtiğine dikkati çeken Alp, şunları kaydetti: "İlk olarak, linkin URL'sini dikkatlice incelemek önemlidir. Güvenilir siteler genellikle tanınabilir alan adlarına örneğin; '.com', '.org' sahiptir, ancak zararlı linkler genellikle yazım hataları, rastgele karakterler veya sahte alt alanlar içerir. Örneğin, 'google.com' yerine 'g00gle.com'. İkinci olarak bir linkin güvenilirliğini kontrol etmek için VirusTotal veya Google Safe Browsing gibi çevrimiçi tarama araçları kullanılabilir. Bu araçlar, linkin kötü amaçlı yazılım veya phishing içerip içermediğini analiz eder. E-posta veya mesajlardaki linklere tıklamadan önce, fareyi linkin üzerine getirerek gerçek URL'yi kontrol etmek ve şüpheli durumlarda kaynağın doğruluğunu doğrulamak önemlidir." "Linkin gerçek bir haber sitesi tarafından mı paylaşıldığı kontrol edilmeli" Bilişim Teknolojileri Uzmanı Avukat Ünsal Özmestik de sosyal medyada kullanıcıların ilgisini çekmek amacıyla kamuoyunda öne çıkan gelişmelere dayandırılan sahte içeriklerin hızla yayıldığını belirtti. Özmestik, "Bazen bir siyasetçinin sözleri, bazen bir ünlünün kelepçeli fotoğrafı kullanılıyor. Gündeme göre sahte bir video ya da fotoğraf hazırlanıyor. Deepfake teknolojisiyle sahte videolar üretilebiliyor." diye konuştu. Hesabın ele geçirilmesinin yalnızca kişisel veri ihlaliyle sınırlı olmadığını vurgulayan Özmestik, şunları söyledi: "Siz influencer olmayabilirsiniz, paylaştıklarınız önemli olmayabilir. Ama hesabınızda sizin kişisel verileriniz var. Fotoğraflarınız, arkadaşlarınız, takipçileriniz, belki başka platformlarda da aynı şifreyi kullanıyorsunuz. Dolandırıcılar bu bilgilerle çevrenizdeki kişilere ulaşarak onları da hedef haline getirebiliyor. Sizin hesabınızdan dolandırıcılık mesajları gönderiliyor. Ayrıca casus yazılımlar telefonunuza ya da bilgisayarınıza inebilir. Bu programlar aracılığıyla telefon rehberiniz, fotoğraflarınız, bankacılık uygulamalarınız, hatta ekran hareketleriniz takip edilebilir. Cihazınızın gece saatlerinde aniden kapanması ve sabaha karşı banka hesaplarınızdan para çekilmesi gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz." Özmestik, dolandırıcıların ele geçirdikleri kişisel verileri şantaj amaçlı da kullanabileceğine dikkati çekerek, bir haber linkine ya da sosyal medya paylaşımına tıklamadan önce dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: "Linkin gerçek bir haber sitesi tarafından mı paylaşıldığı kontrol edilmeli. Görsel ve videolar dikkatlice incelenmeli. Zaten hiçbir haber sitesi sizden hesabınızı ya da şifrenizi girmenizi istemez. Böyle bir dolandırıcılık vakasıyla karşılaşan kişilerin hızlı hareket etmesi gerekiyor. İlk iş cihazın internet bağlantısını kesin. Ardından başka bir cihazdan hesabınıza girip şifrenizi değiştirin. Eğer bankacılık uygulamaları etkilenmişse bankanızı arayın. Kredi kartı ya da hesap işlemleri provizyonda olabilir. Hızlı davranarak işlemlerin iptalini sağlayabilirsiniz." Bankaların numaralarının önceden not alınmasını ve şüpheli bir durumda çağrı merkezlerine hızlıca ulaşılmasını öneren Özmestik, bir mağduriyet yaşanması durumunda hesabı ele geçirilen kullanıcıların savcılığa suç duyurusunda bulunulabileceğini hatırlattı. Özmestik, sosyal medya platformlarının bu tür içerikleri engelleme konusunda daha etkin olması gerektiğini vurgulayarak, "Avrupa Birliği'nde olduğu gibi, 'Şikayet et.' mekanizmalarının daha hızlı çalışması lazım. Dijital platformların telif haklarında gösterdikleri hassasiyet, sahte içeriklere karşı da gösterilmeli." ifadelerini kullandı. Tüm kişisel veriler hedefte olabilir Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Avukat Kürşat Ergün de bu tür içeriklerin çoğu zaman kamuoyunda tanınan kişi ve kurumların görüntüleriyle hazırlandığını ve gerçek bir haber izlenimi verdiğini belirtti. Bu tür bağlantılara tıklayan kullanıcıların cihazlarına kötü amaçlı yazılımlar bulaşması durumunda, sadece temel bilgilerin değil, çok geniş bir veri yelpazesinin de tehlikeye girdiğine dikkati çeken Ergün, "Kişisel veri, kanunda yer alan tanımına da uygun olacak şekilde geniş yorumlanmalıdır. Bu kapsamda, kişinin sosyal medya yazışmaları da e-nabız uygulamasında yer alan tahlil sonucu da kişisel veridir. Bu verilerin ele geçirilmesi suç teşkil eder." diye konuştu. Ergün, bu tür içeriklere tıkladığını fark eden kullanıcıların, en kısa sürede kolluk birimlerine ya da savcılığa başvurması gerektiğini vurgulayarak, eğer bir bankacılık uygulaması ya da kredi kartı bilgisi ele geçirilmişse, ilgili bankayla derhal iletişime geçilerek hesapların bloke edilmesi gerektiğini söyledi. Bu tür dolandırıcılık içeriklerini yayan sosyal medya hesaplarının IP bilgileri üzerinden tespit edildiğini ve şüphelilere kamu davası açıldığını aktaran Ergün, mağdur olan kişilerin ayrıca tazminat davası da açabileceğini sözlerine ekledi. Ergün, içeriğin dolandırıcılık amacıyla hazırlandığını bildiği halde paylaşan kişilerin suça iştirak etmiş sayılacağını, farkında olmadan paylaşanlarda ise ceza hukuku açısından sorumluluk doğmayacağını aktardı.

Urfa’da Uzmanlardan Hayati Uyarı Haber

Urfa’da Uzmanlardan Hayati Uyarı

Türkiye genelinde etkili olan aşırı sıcak hava dalgası, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşamı olumsuz etkiliyor. Termometrelerin 45 derecenin üzerine çıktığı Şanlıurfa, sıcaklığın en yüksek ölçüldüğü şehirlerden biri oldu. Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü sıcaklar konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değerlendirmelere göre, kentte sıcaklıklar mevsim normallerinin oldukça üzerinde seyrediyor. Bu doğrultuda Şanlıurfa Valiliği, vatandaşlara dikkatli ve tedbirli olmaları yönünde uyarılarda bulundu. Sıcak havaların sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine karşı Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğünde görevli Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Akile Karaçin Süleyman, özellikle risk grubundaki bireyler için önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Akile Karaçin Süleyman , yaz aylarında aşırı sıcaklara karşı şu uyarılarda bulundu: “Yaz aylarında görülen aşırı sıcaklıklar; başta yaşlılar, çocuklar, kalp, tansiyon ve şeker hastalığı gibi kronik rahatsızlığı olan bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturabilir. Bu nedenle güneş çarpması, bayılma, tansiyon düşmesi ve ciddi sıvı kayıpları gibi durumlara karşı dikkatli olunmalıdır.” Dr. Akile Karaçin Süleyman, sıcak havalarda sağlık sorunlarının önüne geçebilmek için şu önerilerde bulundu: • 11.00 ile 16.00 saatleri arasında mecbur kalmadıkça dışarı çıkılmamalı. • Bol su ve sıvı tüketilmeli, susama hissi olmasa dahi sıvı alımı ihmal edilmemeli. • Kafeinli, gazlı ve şekerli içeceklerden kaçınılmalı. • Hafif, bol ve açık renkli kıyafetler tercih edilmeli. • Uzun süre doğrudan güneş altında kalınmamalı, serin ve gölgeli alanlarda zaman geçirilmelidir. • Yaşlı ve yalnız yaşayan bireyler düzenli olarak kontrol edilmeli, ihtiyaçları takip edilmelidir. Ayrıca sıcak çarpması belirtilerine karşı da uyarılarda bulunan Dr. Akile Karaçin Süleyman, “Güneş altında uzun süre kalan bireylerde halsizlik, baş dönmesi, bulantı, bilinç bulanıklığı gibi şikâyetler ortaya çıkarsa zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” dedi. Uzmanlar, önümüzdeki günlerde etkisini sürdürecek sıcaklıklar nedeniyle vatandaşların hem günlük yaşamlarında hem de açık hava etkinliklerinde daha tedbirli davranmaları gerektiğini hatırlatıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.