Uygulamalarımız appstore googleplay

#Tarihi Eser

gazeteci63.com - Tarihi Eser haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarihi Eser haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

12 İnsan Kafatasısı Bulundu Haber

12 İnsan Kafatasısı Bulundu

Şanlıurfa'da yürütülen "Taş Tepeler Projesi" kapsamında Sefertepe'de devam eden kazı çalışmalarında 12 insan kafatası bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığınca "Şanlıurfa İli Neolitik Çağ Araştırmaları Taş Tepeler Projesi" çerçevesinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Güldoğan'ın başkanlığında başlatılan Sefertepe kazıları devam ediyor. Sefertepe Kazısı Başkanı Doç. Dr. Emre Güldoğan, AA muhabirine, bu yılki kazılara uzman, öğrenci ve işçilerden oluşan 39 kişilik ekiple devam ettiklerini, çalışmaların geçen yılki alanlarda ve yeni açılan bölümlerde ilerlediğini söyledi. Geçen yıl tespit edilen ve "kafataslı oda" olarak tanımlanan hücre içerisinde, bu yıl bugünden 10 bin 500 yıl öncesine tarihlenen 8, başka bir hücrede de 4 insan kafatası bulduklarını anlatan Güldoğan, yeni buluntularla karşılaşmayı beklediklerini dile getirdi. Güldoğan, şunları kaydetti: "Geçtiğimiz yıl toplamda 31 kafatası örneğiyle karşılaşmıştık. Hacettepe Üniversitesindeki antropoloji uzmanımız Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal hoca tarafından alınan örneklerin ilk sonuçları elimize ulaştı. Kafataslı odada bulunan kafataslarından gelen ilk sonuç 6 aylık bebekten 40 yaşındaki bireylere kadar farklı skalalarda yaş gruplarına ait örneklerin olduğunu ortaya koydu. Bu seneki çalışmalarda hem yarım bırakılan alanlarda hem de daha önce rezerv olarak bıraktığımız ve yeni başlayan alanlarda çalışmalar sürdürülüyor. Şu ana kadar yeni kafatası örneklerinin geldiğini söylemek mümkün." 6 açmada çalışmalar devam ediyor Bu sene Sefertepe'de botanik çalışmalarının da başladığını bildiren Güldoğan, şunları kaydetti: "Restorasyon çalışmalarında daha önceki yıllarda tespit ettiğimiz kırık halde bulunan dikili taşlar başta olmak üzere, bazı buluntuların birleştirilme çalışmaları sürüyor. Şu anda 6 açmada da aktif bir şekilde çalışmalar devam ediyor. Bu yılki çalışmalarda da başta mimari olmak üzere küçük buluntularla, kültürler arası ilişkilerin çok net bir şekilde ortaya konacağı sonuçlara da ulaştığımızı söylemek mümkün. Özellikle daha önceki yıl kafataslarıyla belirlenen bir nişle birlikte bulunan özel yapı alanımızda yoğun bir çalışma sonucunda tabanına ulaştık. Ana kayanın düzeltildiğini gösterir izlere rastladık. Yine açılmış ana kaya üzerinde çok düzenli şekilde açılmış çukurlar olduğunu tespit ettik."

50 Eser Gün Yüzüne Çıkarıldı Haber

50 Eser Gün Yüzüne Çıkarıldı

Şanlıurfa'da, Kültür ve Turizm Bakanlığının "Taş Tepeler Projesi" kapsamında yürütülen Sayburç kazılarında, neolitik döneme ait 50'den fazla yapı açığa çıkarıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarih Öncesi Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Özdoğan'ın başkanlığında 2021'de başlayan kazılarda, Göbeklitepe kültürünü yansıtan yerleşimi gün yüzüne çıkarmaya yönelik çalışmalar sürüyor. Kazılarda, içinde "T" şeklinde dikili taşların yer aldığı yapılarda ocak, platform, seki ve işlik alanları belirlendi. Bugüne kadar 50'nin üzerinde yapı tespit edilirken, bunların büyük kısmının konut niteliğinde olduğu, az sayıda özel kamu yapısı bulunduğu kaydedildi. Sayburç Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan, AA muhabirine, çalışmaların güney kazı alanında yoğunlaştığını söyledi. Söz konusu bölgede mimarinin zayıf olduğunu belirten Özdoğan, şunları kaydetti: "Sayburç'ta özel kamu yapılarıyla konutları bir arada gördük. Bu hem gündelik yaşama hem de özel yapılardaki etkinliklere dair ayrıntılı bilgiler sunuyor. Konutlarda gündelik yaşamın izleri, beslenmeye dair işlerin evlerde sürdürüldüğünü gösteriyor. Özel yapılarda ise 'T' biçimli dikili taşların sayısı ve sekilerin düzeni farklılık arz ediyor." Konut ve özel yapılarda çalışmaları sürdürdüklerini belirten Özdoğan, şöyle devam etti: "Kazılar sonucu 50'nin üzerinde yapı bulundu. Çoğu konut, daha az sayıda ise özel yapı var. Konutlarda ocak, platform, seki ve işlik alanları gibi gündelik yaşama dair bulgulara rastlıyoruz. Kamu yapılarında ise iç düzenlemeler farklı. 'T' biçimli dikili taşların sayısı ve sekilerin düzeni konutlardan ayrılıyor. Genellikle bir ya da iki özel yapının çevresinde konutlar bulunuyor. Şimdiye kadar 5 özel yapı ortaya çıkarıldı. Bunun dışındakilerin konut olduğunu söyleyebiliriz. 'T' biçimli dikili taşlar hem konutlarda hem de kamu yapılarında yer alıyor. Konutlarda genellikle tek taş bulunurken, özel yapılarda duvar boyunca dizilmiş taşlarla birlikte merkezde bir ya da iki taş görüyoruz." Sayburç, geçiş dönemlerini kesintisiz yansıtıyor Özdoğan, Sayburç'un neolitik dönemin geçiş süreçlerini belgeleyen önemli bir yerleşim olduğunu vurgulayarak, şu bilgileri verdi: "Neolitik dönemde, yaklaşık 12 bin 600 yıl önce bölgede yoğun bir iskan başladı. Çok sayıda yerleşme kuruldu, bazıları uzun süreli, bazıları kısa süreli oldu. Bunların başında Karahantepe ve Göbeklitepe geliyor. Dönemin farklı evrelerini yansıtan pek çok yerleşme var. Sayburç yaklaşık 300 yıl boyunca kesintisiz kullanılan bir alan. Burada yuvarlak planlı yapılardan dörtgen planlı yapılara geçişi izleyebiliyoruz. Bu da yapım teknikleri ve teknolojideki dönüşümleri anlamamız için önemli veriler sunuyor."

Harran'da Yeni Tarihi Bulgular Haber

Harran'da Yeni Tarihi Bulgular

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunan dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden Harran Ören Yeri'nde baklava dilimi desenli tarihi ekmek kalıbı ortaya çıkarıldı. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, AA muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığının finansmanı, Şanlıurfa Valiliği ve Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında ören yerindeki arkeolojik kazı çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Dünya tarihinde Harran'ın önemli bir bilim ve yerleşim merkezi olarak ön plana çıktığını ifade eden Önal, yaklaşık 800 yıl önce Moğol istilası sırasında tarihi kentin yağmalanıp yıkıldığını hatırlattı. Önal, Harran Ulu Camisi'nin kuzeyinde yer alan kalıntılarda tarihi aydınlatacak çok sayıda eserle karşılaştıklarını anlattı. Buluntuların gerekli bilimsel çalışmaların ardından ziyaretçilerin beğenisine sunulmasının planlandığını aktaran Önal, antik kaynaklardan bölgede 5 medrese olduğunu bildiklerini ve bunlardan ilkindeki kazı çalışmalarında büyük aşama kaydettiklerini ifade etti. "Baklava dilimi desenli" Tarih boyunca ekmeğin insan hayatında yeri olduğuna değinen Önal, günümüzde de ekmek ve türevlerinin yapımında çeşitli kalıpların kullanıldığını söyledi. Harran Medresesi bölümü kazılarında ekmek kalıbı bulduklarını ifade eden Önal, yaklaşık 40 santimetre çapındaki bulgunun sağlam olarak ele geçirilmesinin büyük önem taşıdığını dile getirdi. Süslemeli olan tarihi eserin o dönem yapan kişinin de imzasını ve sanat anlayışını ortaya koyduğunu belirten Önal, şunları kaydetti: "Bilimin, matematiğin, astronominin, geometrinin, tıbbın, felsefenin ve teolojinin eğitiminin verildiği bu medreselerin tarihte önemli bir yeri vardır. Bu yıl medrese kazımızda tonozlu odaların bulunduğu yerde tandırlar ele geçti. Bu tandırların yanı başında eserimizi bulduk. Pişmiş topraktan yapılmış üzerine sanki baklava dilimi desenleri kazınmış bu eserin ekmek kalıbı olarak kullanıldığını tespit ettik. Günümüzden 800 yıl önce yapılmış bir ekmek kalıbı olmalı. Mühür şeklinde de ifade edilse de kalıp daha doğru ifade olur. Ekmeğe biçim vermek, güvenli olduğunu belirtmek ve daha iyi pişmesini sağlamak için ekmek kalıpları tarih boyunca kullanılmıştır. Pompei'de de dilimli kalıp desenli, hatta sahibinin adının yazıldığı pişmiş ekmekler bulundu. İlk defa buğdayın toprakla buluşturulduğu belirtilen Harran'da da bu baklava desenli ekmek kalıbının bulunması ekmek kültürünün zarifliğini göstermesi açısından önemlidir. Anılan bezeme günümüz Urfa pidesindeki 'kabartma pide' desenine benzemektedir. Çeşitli bezemeleri olan ekmek kalıpları günümüzde de ekmekçilikte ve pastacılıkla yaygın olarak kullanılmaktadır."

Harran'da 9 Asırlık Seramik Bulundu Haber

Harran'da 9 Asırlık Seramik Bulundu

UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde bulunan dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden Harran Ören Yeri'nde, Orta Çağ döneminden kalma yaklaşık 9 asırlık seramik tören kabı ortaya çıkarıldı. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, AA muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığının başlattığı "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında ören yerindeki arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Harran'ın dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisi olması dolayısıyla tarih kitaplarında sıkça anlatıldığını aktaran Önal, bu yıl yapılan kazılarda önemli kalıntılara ulaştıklarını ifade etti. Harran Medresesi bölümü kazılarında yaklaşık 9 asırlık lüster (fırınlama) tekniğiyle yapılan seramik tören kabının bulunduğunu aktaran Önal, dönemin bilim merkezi olan medresedeki her bir buluntunun büyük önem taşıdığını söyledi. Kabın yaklaşık 20 santimetre derinliğinde olduğunu belirten Önal, tarihi eserin çevresinin de Arapça yazılarla süslendiğini ve o dönem yapan kişinin de imzasını taşıdığını dile getirdi. İlk defa bütünlüğü bozulmamış kap bulundu Kabın dış yüzeyinin kahverengi, içinin beyaz, yazılarının ise mavi olduğu bilgisini paylaşan Önal, şunları kaydetti: "Harran kazılarında lüster yani fırınlama tekniğiyle yapılan bir kap ilk defa bütün olarak bulundu. Harran Medresesi'nde tören kabı olarak kullanıldığı, uzman meslektaşlarımız tarafından da ifade ediliyor. Seramik yapımının altın çağının olduğu bir dönemde en iyi en üst düzeyde lüster tekniğiyle 3 kez fırınlanarak yapılmış. Bu medresemizin bulunduğu tabakayı Zengiler ve Eyyübiler dönemine, milattan sonra 12. yüzyıla, günümüzden yaklaşık 900 yıl önceye tarihledik. İç kısmında ve dış çevresinde Arapça yazılar var. Kabın orta kısmındaki en büyük mavi renkli yazıda ise 'O, kendisine sürekli bir izzet bağışlanan kimsedir.' geçmektedir."

Mezar Taşları Kayıt Altına Alındı Haber

Mezar Taşları Kayıt Altına Alındı

Harran Üniversitesinde görevli akademisyen çift, hayata geçirdikleri TÜBİTAK destekli projeyle kayıt altına aldıkları 490 tarihi mezarın özelliklerini inceledi. Harran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler ve Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Güler, TÜBİTAK destekli "Tarihi Urfa Cami Hazirelerindeki Mezar Taşlarının Tespiti, Envanteri ve Değerlendirilmesi Projesi" kapsamında çalışma yürüttü. Çalışma kapsamında kentin tarihine ışık tutan mezar taşlarını inceleyen Güler çifti, Arapça ve Osmanlıca yazılı mezarları numaralandırdıktan sonra detaylı fotoğraflama gerçekleştirdi. İki akademisyen, çalışmaları sayesinde 490 tarihi mezarı kayıt altına aldı. Proje kapsamında Güler çifti, Bediüzzaman Mezarlığı'ndaki tarihi mezarların da envanterini oluşturup dijital ortama aktarmayı hedefliyor. Prof. Dr. Mustafa Güler, AA muhabirine, Urfa Ulu Cami, Yusuf Paşa Camisi, Hekim Dede Camisi, Halil'ur-rahman Camisi ve Mevlidi Halil Camisi'nin bahçesinde bulunan mezar taşlarını kayıt altına aldıklarını söyledi. Mezar taşlarında kitabe niteliğinde olan ve kabirde yatan kişinin kimlik bilgilerini veren yazıları bugünün Türkçesine çevirdiklerini anlatan Güler, mezarla ilgili tüm bilgi ve fotoğrafların dijital olarak kaydedildiğini, bu kayıtlar sonucunda envanter çalışmalarının yapıldığını ifade etti. Envanter çalışmalarının önemine değinen Güler, şunları kaydetti: "Bu mezarlık alanların önünden geçerken bir Fatiha okuyup gidiyoruz ama bu alanlar, nihayetinde burada yatan kişilerin tüm kimlik bilgilerini bize veriyor. Envanter ise bu mezarlık alanında kimin olduğunu, kimlerin yattığını, hangi tarihte öldüklerini, sosyal ve toplumsal statülerini, cinsiyetlerini ve akraba ilişkilerini kayıt altına aldığımız bir çalışma. Daha öncesinden böyle bir çalışma olmadığı için bu mezarlıklarda kaç kişinin metfun, kaç mezar taşının olduğu, bu mezar taşlarının niteliği, ne kadarının sağlam olup olmadığıyla ilgili elimizde hiçbir bilgi yoktu. Bu mezarlık alanlarda taşlarda yazılan bilgiler ve mezarlıkların vaziyet planlarıyla birlikte tamamen künyelerinin çıkarılmasını, tüm bilgilerin elimizde mevcut olmasını amaçlıyoruz. Daha öncesinden böyle toplu bir çalışma yoktu, mezarlardan seçki yapılmış az sayıda çalışma vardı." Şanlıurfa'daki mezar taşlarının farkı Doç. Dr. Gül Güler de tarihin en eski şehirlerinden Şanlıurfa'da Osmanlı Dönemi'ne ait birçok mezarlık alanının bulunduğunu söyledi. Çalışma kapsamında incelenen mezarların süslemelerinin az, yazılarının çok olduğunu, özellikle ayak taşlarında o dönemin divan şairlerine ait edebi şiirlerin yer aldığını ve aynı aileden birden fazla gömünün bulunduğunu tespit ettiklerini anlatan Güler, bu tespitlerin Şanlıurfa'daki tarihi mezar taşlarına ait özellikler olarak karşılarına çıktığını vurguladı. Mezarlıklar ve mezar taşlarının dijital ortama aktarılarak sonsuza kadar korunmasının sağlandığını vurgulayan Güler, "Gelecekte bu mezar taşları mesela deprem, sel ve insan eliyle yapılan tahribatlar nedeniyle yıkıldığında bu mezarlıklarda kaç tane mezar taşı var? Tarihte yaşayan bu insanların ünvanı, statüsü, toplum içerisindeki itibarını mezar taşlarıyla belgelemiş olacağız. En önemli koruma yöntemi belgelemektir. TÜBİTAK projesiyle bu mezar taşlarını belgeledik. Belgeleme sayesinde bu mezar taşları inşallah sonsuza kadar korunacaktır." dedi. Güler, mezarların yapıldığı dönemdeki toplumun da sosyal statü göstergesi mezar başlıklarını ilmiye sınıfı, tasavvuf erbabı, devlet kadroları ve askerlere ait başlıklar şeklinde sınıflandırdıklarını sözlerine ekledi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.