Uygulamalarımız appstore googleplay

#Türkiye Cumhuriyeti

gazeteci63.com - Türkiye Cumhuriyeti haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Atatürk, 87. Yılında Anılıyor Haber

Atatürk, 87. Yılında Anılıyor

Umutları tükenmiş bir milleti Milli Mücadele ateşiyle ayağa kaldırıp Anadolu'nun vatan olmasını sağlayarak, bugün 102 yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin üzerinden 87 yıl geçti. Atatürk, 1881'de Selanik'te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım'ın arzusu doğrultusunda ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde başlayan Mustafa Kemal, daha sonra babası Ali Rıza Efendi'nin isteği üzerine geçtiği Şemsi Efendi Mektebi'nde ilkokulu tamamladı. Ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesi'nden kendi isteğiyle ayrılan Mustafa Kemal, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü, ardından Manastır Askeri İdadisi'nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de devam eden Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik'te Fransızca dersleri aldı. Daha sonra İstanbul'a gelerek 1899'da girdiği Harp Okulu'nu 1902'de teğmen rütbesiyle tamamlayan Atatürk, Harp Akademisi'nden de 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Mustafa Kemal, kurmaylık stajı için 1905'te Şam'da 5. Ordu emrine atandı, Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe'den Mecidi Nişanı verildi. Merkezi Makedonya'nın Manastır şehrindeki 3. Ordu Karargahı'na 1907'de atanan Mustafa Kemal, Selanik'teki kurmay şubede görevlendirildi. Mustafa Kemal, Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı. Arnavutluk'taki isyanı bastırmak için 1910'da düzenlenen harekatta da görevlendirilen Mustafa Kemal, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi, Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönetti ve İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı'nı kazandı. Derne Komutanlığına 6 Mart 1912'de atanan Mustafa Kemal, Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı ve Dimetoka ile Edirne'nin geri alınışında etkili oldu. "Vatanın müdafaasından daha yüce bir vazife olamaz" Mustafa Kemal, 1913'te Balkan Harbi'nden sonra Sofya ataşemiliterliğine atandı. Ataşemiliter olarak görev yaptığı sırada Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Mustafa Kemal, Başkomutanlık Vekaleti'ne müracaat ederek cephede görev almak istedi. Kendisine "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz." cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: "Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya'da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz." Bunun üzerine Mustafa Kemal, 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığına atandı. Gelibolu Yarımadası'na asker çıkaran ve Conkbayırı'na ilerleyen düşman kuvvetleri, Atatürk'ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Mustafa Kemal Paşa, cephanesi biten Türk askerine "Cephaneniz yoksa süngünüz var." diyerek, moral ve güven verdi. Mustafa Kemal, Conkbayırı taarruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının cebindeki saati parçalayarak dönmesi sonucu mutlak ölümden kurtuldu. Mustafa Kemal Paşa, sadece Gelibolu Yarımadası Kuzey Bölgesi Muharebelerinin değil, aynı zamanda Çanakkale Boğazı'nın, Çanakkale Cephesi'nin, İstanbul'un da kaderini tayin etti ve böylece Çanakkale Savaşları'nda Mustafa Kemal Paşa "Anafartalar Kahramanı" olarak ün kazandı. Çanakkale'den sonra Doğu Cephesi'nde 16. Kolordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal, 1916'da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş'u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti. Ülkenin işgali ile Samsun'a hareket etti Filistin ve Suriye'de görevli 7. Ordu Komutanlığına 1917 Temmuz ayında atanan Mustafa Kemal Paşa, bir süre sonra 2. Ordu Komutanlığına tayin olsa da görevi kabul etmeyerek Genel Karargah emrinde İstanbul'da kaldı. Aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. Suriye cephesinde 1918'de yeniden görevlendirilen Mustafa Kemal, 7. Ordu Komutanı olarak görev yaptı ve bu sırada İngilizlerin asıl amaçlarının İskenderun'u işgal edip, kuzeye çekilmekte olan 7. Ordu'yu abluka altına almak olduğunu İstanbul'a bildirdi. İngilizlerin İskenderun'u dirençle karşılaşmadan 9 Kasım 1918'de teslim alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, hükümet merkezi ile yaptığı telgraf görüşmelerinde, İngilizlere verilen tavizleri tenkit etti. "Böyle giderse memleketin binbir türlü entrika ve istilaya maruz kalacağını" izah etmeye çalışan Mustafa Kemal Paşa'ya, Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı ve 7. Ordu'nun lağvedildiği bildirildi. Paşa, bu acziyetin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu ve emrindeki birliklerin komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak aynı gün akşamı Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti. İstanbul'da, 13 Kasım 1918'den 16 Mayıs 1919'a kadar kalarak memleketin genel durumunu yakın arkadaşlarıyla kritik eden Mustafa Kemal Paşa, ülkesinin kaderini değiştirecek Samsun yolculuğuna çıktı ve istiklal mücadelesini başlattı. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı. Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı. Türk milletine, "vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas'ta bir kongre toplanacağını" bildirdi. Ayrıca Osmanlı Hükümeti'nin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da, 4 Eylül 1919'da Sivas'ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde alınan, "Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği" kararlarıyla Büyük Millet Meclisi'nin de temelleri atıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Atatürk öncülüğünde 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nın tanığı Anadolu Ajansını kurdu TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. "Milli Mücadele'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına tanıklık etti. TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması imzalandı. "Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir" Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması'nı tanımadıklarını vurgulayarak, "Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir." dedi. TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu. "Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921'de Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921'de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." diyerek tarihe geçen emrini verdi. "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" ünvanı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Yunan ordusunu bozguna uğrattı, Sakarya Meydan Muharebesi'ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'e TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" ünvanı verildi. Sakarya Zaferi'nin ardından 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı. Atatürk'ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz'u başlattı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nde Türk ordusu, Yunan ordusunu bozguna uğrattı. Kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Anadolu'yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri, işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi. Kurtuluş Savaşı, ülkenin kaderinin değiştiği, Türk milletinin dünyaya meydan okuduğu, kahramanlık destanlarının yazıldığı savaş olarak tarihe geçti. Türkiye'nin bağımsızlık belgesi Lozan Barış Antlaşması imzalandı İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı. Büyük Önder, Lozan Antlaşması'na ilişkin, "Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk, Fransa'da ihtilal ile kurulan cumhuriyeti, demokrasiyi ve yönetim şeklini inceledi ancak bunun aynısının Türkiye'de uygulanamayacağını öngördü. Ülkenin siyasal, sosyolojik ve ekonomik yapısını çok iyi bildiğinden, demokrasinin sadece Cumhuriyet ile toplumun tüm kesimlerince içselleştireceğini biliyordu. Atatürk'ün yakın arkadaşlarından, usta gazeteci ve yazar Falih Rıfkı Atay, "Çankaya" adlı eserinde, Cumhuriyet'e giden süreci ve Mustafa Kemal'in görüşlerini ana hatlarıyla şu cümlelerle kaleme aldı: "Rejimdeki olağanüstü olmayan durumların çözümlenmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Çünkü Türkiye'nin devlet şekli henüz belirlenmemişti. Kanun-i Esasi'de yeni hükümet şeklini açıkça belirlemek gerekiyordu. Çünkü padişahlık ve hilafet taraftarları hala vardı." Atatürk, Cumhuriyet ilan edilene kadar Cumhuriyet fikrini muhalefet olur düşüncesiyle gizli tuttu ama yeni yönetim şeklinin çabuk kabul edilmesi için çalışmalar yürüttüğünü Nutuk'ta "Devlet yönetimini, Cumhuriyet'ten söz etmeksizin, ulusal egemenlik ilkeleri çerçevesinde, her an Cumhuriyet'e doğru yürüyen şekilde toparlamaya çalışıyorduk." sözleriyle kaleme aldı. TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'de vefatına dek arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Büyük Önder Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik 14 Haziran 1926'da suikast girişimi engellendi, elebaşları İzmir'de tutuklandı. Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyet'imize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Gazi Mustafa Kemal'e 24 Kasım 1934'te 2587 sayılı Kanun'la "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı. Ekonomi, dış politika ve tarımdaki hamleleri Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası adımlar, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu. Tarıma ve çiftçiye değer veren Atatürk, çiftliklerde 1925'ten başlayarak 13 yıl süre ile planlı ve ciddi bir şekilde çalışmalar yaptırdı, ürüne elverişli uygun olmayan topraklarda çiftlikler kurarak bu toprakları ziraata elverişli hale getirdi. "Hatay, benim şahsi meselemdir" Atatürk, ulusal meseleden ziyade, "Benim şahsi meselemdir." dediği Hatay'ın ana vatana katılması için yoğun çaba sarf etti ve hedefi vefatının ardından 1939'da gerçekleşti. Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı. Askeri ve siyasi dehasıyla saygınlığını koruyan Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat 09.05'te hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün vefatı yalnız Türkiye'de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılandı. Ata'nın cenazesinin Anıtkabir yolculuğu Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım'da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e, oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara'ya uğurlandı. Ankara'da 20 Kasım'da devlet erkanı ve yabancı devlet insanları tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. Büyük bir cenaze töreni ile 21 Kasım 1938'de Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konulan Atatürk'ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar burada kaldı. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk, ebedi istirahatgahı olan Türkiye'nin kalbi Anıtkabir'de Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.

Toki Başvuruları Yarın Başlayacak Haber

Toki Başvuruları Yarın Başlayacak

Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi Yüzyılın Konut Projesi kapsamında 81 ilde inşa edilecek 500 bin konut için başvurular yarın başlıyor. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Türkiye genelinde hayata geçirilecek proje ile dar gelirli vatandaşlara uygun koşullarda ev sahibi olma imkanı sunulacak. Türkiye genelinde konut arzını artırarak kira fiyatlarının dengelenmesi hedeflenen projede, 81 ilde 500 bin vatandaş ev sahibi yapılacak. Şehirlerin barınma talebi, nüfus yoğunluğu ve ekonomik yapısı dikkate alınarak planlanan projeye başvurular yarın başlayacak ve 19 Aralık'a kadar devam edecek. Başvuru sürecinde yoğunluk yaşanmaması amacıyla önceki kampanyalarda olduğu gibi bu yıl da Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının son rakamına göre aşamalı başvuru sistemi uygulanacak. Bu kapsamda başvuruların yapılacağı ilk gün olan 10 Kasım'da, kimlik numarasının son rakamı "0" olan vatandaşlar başvuru yapabilecek. 11 Kasım'da son rakamı "2", 12 Kasım'da "4", 13 Kasım'da "6", 14 Kasım'da "8" olan vatandaşların başvuruları alınacak. Uygulama 15 Kasım itibarıyla sonlandırılacak ve 19 Aralık'a kadar tüm vatandaşlara başvurular açılacak. Ayrıca başvurular e-Devlet'ten veya Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Katılım Bankası şubeleri aracılığıyla da yapılacak. Şehit aileleri ve gazilerden başvuru ücreti alınmayacak e-Devlet üzerinden yapılacak başvurular 18 Aralık'ta, banka şubesi başvuruları ise 19 Aralık'ta sona erecek. Şehit aileleri, terör, harp ve vazife malullerinin başvuru işlemleri, başvuru bedeli alınmadan sadece şubeler aracılığıyla yapılacak. İlk teslimat Mart 2027'de yapılacak Konutlar, 2+1 ve 1+1 şeklinde, yatay mimari ve geleneksel dokuya uygun tasarlanacak. Projede şehit yakınları, gaziler, engelliler, emekliler, gençler ile 3 ve daha fazla çocuğu bulunan ailelere özel kontenjanlar oluşturuldu. Buna göre şehit aileleri, terör, harp ve vazife malulleri ve gaziler ile engellilere yüzde 5, 3 ve daha fazla çocuklu ailelere yüzde 10, emekliler ve 18-30 yaş aralığındaki gençlere de yüzde 20 kontenjan imkanı sağlanacak. Projeye, 18 yaşını dolduran, en az 10 yıldır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve tapuda kendisi, eşi ve çocuklarının üzerine kayıtlı evi olmayan herkes başvurabilecek. Başvuru için hane halkı aylık net gelirinin, İstanbul için en fazla 145 bin lira, diğer iller için de 127 bin lira olması gerekecek. Konutların satış bedeli 1 milyon 800 bin liradan başlayacak. Bu konutlar devlet güvencesiyle yüzde 10 peşinat ve 240 ay vadeyle satışa sunulacak. Taksitler, İstanbul'da 7 bin 313 liradan, diğer illerde 6 bin 750 liradan başlayacak. İnşa ve ihale süreci kasımda başlayacak projede ilk kuralar aralıkta çekilecek. Konutların teslimatlarının ise Mart 2027 itibarıyla başlaması planlanıyor. Projede en fazla konutun inşa edileceği ilk 5 şehir İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Konya olarak kayıtlara geçti. Proje kapsamında toplam konutun beşte biri İstanbul'da inşa edilecek.

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında Haber

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında

Türkiye'de 100 yıllık geçmişe sahip cumhuriyet altını, tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti kâğıt paralarını geride bırakırken, vatandaşların hem yatırımda hem de özel günlerde takı tercihindeki yerini hep korudu. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte artık eski kalıplarla sikke basımı mümkün olmadığından Cumhuriyet dönemi altın sikke (meskük) basımı için mevzuat çalışmalarına başlandı. İlk altın sikke basımı, 1925 yılında dönemin maliye vekili, milletvekilleri, askeri ve mülki erkanın katıldığı törenle Topkapı Sarayı avlusundaki Darphane'de yapıldı. Basılan 5 liralık altın sikke, Atatürk'e sunulmak üzere dönemin Maliye Vekili Abdülhalik Renda'ya teslim edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet beş liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu. İlk ziynet 5 liralık altın ise 1927'de basıldı. İlk Atatürk resimli meskükler 1944, ilk Atatürk resimli ziynetler ise 1938'e ait. Cumhuriyet altını 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta üretiliyor AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Faruk Gözübüyük, cumhuriyet altınının ilk kez Ekim 1925'te Darphane'nin Topkapı'daki binasında düzenlenen törenle basıldığını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet 5 liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu." dedi. Gözübüyük, 1951 tarihli TBMM kararı çerçevesinde sadece Darphane tarafından üretilen cumhuriyet altınlarının, 24 ayar standart külçe altının döküm, hadde, doğrama, tolerans, tav, baskı, kenar tırtıl, kalite kontrol gibi çok güvenlikli ve hassas işlemlerden geçirildiğini, sikke ve ziynet olmak üzere 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta, 22 ayar olarak üretildiğini söyledi. Gözübüyük, meskük altının, üzerinde Atatürk kabartması olduğu için "Ata lira" olarak anıldığını dile getirdi. İnceltilmiş şekilde basılan ziynet altının genelde takı olarak alındığını belirten Gözübüyük, şöyle devam etti: "Cumhuriyet sikke altınlarının bir yüzünde 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ve altına Cumhuriyet'in kuruluş tarihi olan 1923 rakamı ve bunun altına da bir çizgi çekilerek sikkenin basılış tarihi Cumhuriyet'in hangi yıl dönümüne tesadüf ederse o yıl dönümünü ifade eden rakam bulunur. Diğer tarafında ise 'Hakimiyet Milletindir' ibaresi, Atatürk'ün resmi ve resmin altında 'Ankara' ibaresi bulunur. Kenarlarındaki tırtılı düzdür. Cumhuriyet ziynet altınlarının bir yüzünde kaligrafik yazı ile 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ile basıldığı tarih, diğer yüzünde ise ortasında Atatürk'ün resmi ve kenar süslemesi yıldızlarla ve yıldızların etrafı da kenarlarına kadar nakış ile süslenmiştir. Kenarı eğik tırtıllıdır." Gözübüyük, cumhuriyet altınlarının standartlarının 1738 sayılı TBMM Kararı ile belirlendiğini, 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 106/b maddesi uyarınca sadece Darphane tarafından üretildiğini bildirdi. Darphane'nin, ürettiği ürün ve sunduğu hizmetlerin standartlaştırılması kapsamında 2013 yılından itibaren Kalite Yönetim Sistemi Belgesi sahibi olduğuna dikkati çeken Gözübüyük, altın üretiminde yapılan modernizasyonla kuruluşta en yeni teknolojilerin kullanılmaya başlandığını söyledi. Gözübüyük, ayrıca daha hassas ve hızlı hadde sistemleri ile tolerans aralığını çok daha hassas yönetebilen sistemler kurulduğunu, üretim hattında manuel olarak yürütülen pek çok alanda otomasyona geçildiğini ifade etti. "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın grupları" Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Gözübüyük, piyasa talebine göre altın gruplarına yönelimin değiştiğini belirterek, "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın gruplarıdır." dedi. Üretim planlaması ve ürün stoklamasında bu gruplara ilişkin istatistiklerin dikkate alındığını belirten Gözübüyük, şunları kaydetti: "Bu amaçla, üretim kapasitesini iki katına çıkaracak bir yatırım olan Kartal Altın Üretim Hattı tamamlanmış olup test çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca piyasanın talep yelpazesi dikkate alınarak altına dayalı diğer enstrümanlar piyasayla buluşturulmaktadır. Buna örnek olarak S1 altın sertifikasını verebiliriz. Darphane Altın Sertifikası, 0,995 saflıkta 15 ton altın ihraç tavanı kapsamında her biri 0,01 gram altını temsil edecek şekilde vadesiz olarak ihraç edilen ve sahibine Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda yayınlanan İzahname kapsamında fiziki altına dönüşüm imkanı tanıyan, Borsa İstanbul AŞ Pay Piyasası bünyesindeki emtia pazarında 'ALTIN.S1' koduyla işlem gören sermaye piyasası aracıdır." Cumhuriyet altınlarının çeşitleri ve gramajları şöyle: Çeşidi Cumhuriyet Altını Sikke (Gr/Adet) Cumhuriyet Ziynet Altını (Gr/Adet) Çeyrek 1,804 1,754 Yarım 3,608 3,508 Birlik 7,216 7,016 İkibuçukluk 18,04 17,54 Beşlik 36,08 35,08

Başkan Canpolat’tan 102. Yıl Mesajı Haber

Başkan Canpolat’tan 102. Yıl Mesajı

Haliliye Belediye Başkanı Mehmet Canpolat, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102’nci yılı dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Cumhuriyetimiz, 102 yıldır bu aziz milletin istiklalden, hürriyetten ve bağımsızlıktan asla vazgeçmeyeceğinin en güçlü nişanesidir” ifadelerini kullandı. Başkan Mehmet Canpolat mesajında şu ifadelere yer verdi: “Bundan tam 102 yıl önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde aziz milletimiz, her türlü imkânsızlığa rağmen vatanını savunmuş, bağımsızlık ve özgürlük uğruna destan yazmıştır. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bu milletin yeniden dirilişinin, yeniden şahlanışının simgesidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, 102 yıl önce atılan o sağlam temeller üzerinde yükseliyor; bilimde, sanayide, teknolojide ve insanlık değerlerinde her geçen gün daha ileriye gidiyor. Bizler, millet olarak 102 yıldır olduğu gibi bugün de Cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri olmaya devam edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yüceltecek olan sizlersiniz.” sözünden aldığımız ilhamla, birlik ve beraberlik içerisinde daha güçlü, daha müreffeh bir Türkiye için çalışacağız. Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyetimizin 102. yılının sadece ülkemize değil, umudu Türkiye olan tüm kardeş coğrafyalarımıza da kutlu olmasını diliyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.