Uygulamalarımız appstore googleplay

#Tarım

gazeteci63.com - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Kuraklıkla Mücadelede Ne Yapılmalı? Haber

Kuraklıkla Mücadelede Ne Yapılmalı?

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Başer, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için toprağın aşırı işlenmesinden kaçınılması gerektiğini belirtti. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmet Başer, AA muhabirine, son yıllarda artan kuraklığın tarımsal üretimi olumsuz etkilediğine dikkati çekti. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinin açık şekilde hissedildiğini ve üreticilerin bu duruma karşı tedbir almaya başladığını belirten Başer, "Yağışlar zaman zaman üreticileri rehavete sevk edebiliyor. Bir yağmur yağdı diye elimizi gevşetmemeliyiz. Kuraklık tehlikesi geçmiş değil. Artık suyu daha ekonomik kullanmalı, tarımsal girdileri daha verimli uygulamalıyız." dedi. Başer, çiftçilerin bazı alışkanlıklarından vazgeçerek iklim ve toprak şartlarına göre ekim hazırlığı yapması gerektiğini dile getirdi. Aşırı toprak işlemenin su kaybına neden olduğunu vurgulayan Başer, "Toprağın aşırı işlenmesinden kaçınmak gerekiyor. Özellikle yazlık ekimlerde mümkünse hiç toprak işlemeden ya da minimum işleme ile ekim yapılması lazım. Kışlık ekimlerde ise yalnızca çok gerekli durumlarda toprak işlenmesi yeterli olur." diye konuştu. Başer, özellikle yabancı ot sorunu olmayan alanlarda toprağın derinlemesine işlenmeden ekim yapılmasının zaman ve maliyet açısından avantaj sağlayacağını aktardı. Kuraklıkla mücadelede ekim zamanının da önem taşıdığına işaret eden Başer, "Eskiden kasımın 20'si diyorduk, şimdi artık ekim sonu, kasım başı gibi ekim yapmalıyız. Çünkü artık kuraklık hastalıklardan daha büyük tehdit haline geldi. Sulamada da damla sulamayı tercih etmemiz lazım. Su çok yoksa mesela buğday bir ya da iki dönemde sulanabilir. Bir kere su verme imkanı varsa buğdayın en ihtiyaç duyduğu, temiz başağını çıkarmadan, gebeleşme döneminde verilirse çok yararlı olur." bilgisini paylaştı. Prof. Dr. Başer, uygun toprak hazırlığı, zamanında gübreleme ve merdane kullanımı uygulamalarıyla kuraklığın etkilerinin azaltılabileceğini sözlerine ekledi.

Karacadağ Pirincinde Hasat Zamanı Haber

Karacadağ Pirincinde Hasat Zamanı

Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde yetişen ve hasadına başlanılan tescilli Karacadağ pirincinden bu yıl 2 bin 500 ton rekolte bekleniyor Siverek Ziraat Odası Başkanı Ahmet Ersin Bucak: "Çeltikte dünyada kabul edilen dekar verimi 450 kilogram olarak fakat bizim bölgemizde bu 700 kilograma kadar çıkıyor" Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde, eriyen kar sularıyla beslenen kaynaklarla yetiştirilen tescilli Karacadağ pirincinin üretim alanı devlet desteğiyle artıyor. Mayıs ayında çoğunlukla taşlık arazilere ekilen çeltik, eylül ayında düz arazilerde biçerdöverle biçilirken, eğimli arazilerde ise işçiler tarafından orakla toplanıyor. Tarım ve Orman Bakanlığının "Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi" (TAKE) Projesi kapsamında bu yıl 18 üreticiye, 1460 dekar alanda 32 ton yüzde 70 devlet destekli çeltik tohumu dağıtımı yapıldı. Karacadağ pirincinin üretim alanı, bu yıl verilen desteklerle geçen yıla göre 300 dönüm artarak 3 bin 800 dekara çıktı. Siverek Ziraat Odası Başkanı Ahmet Ersin Bucak, AA muhabirine, Karacadağ pirincinin bölgeye has aroması ve tadı olduğunu söyledi. Günümüzde kullanılan tohumların yüksek verimliliğe sahip olduğunu dile getiren Bucak, "Karacadağ pirinci, Karacadağ bölgesinde ve Siverek'in batı bölgesinde derelerin ağzında suyun olduğu alanlarda ekilen bir çeşidimiz. Çeltikte dünyada kabul edilen dekar verimi 450 kilogram olarak fakat bizim bölgemizde bu 700 kilograma kadar çıkıyor. Rahatlıkla dekardan 600-650 kilogram veririm alabiliyoruz." şeklinde konuştu. Bucak, bu yıl İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından tohum dağıtımı yapılarak üreticilere önemli destekte bulunulduğunu belirtti. Yüksek rekolte bekleniyor Üründen bu yıl yüksek rekolte beklediklerini ifade eden Bucak, "Dekarda 650 kilogram civarında verim bekliyoruz. Bu da 2 bin 500 tona denk gelecek. Şu an itibarıyla da kilosu 120 TL civarında satılıyor." dedi. Üreticilerden Mazlum Doğan Ayata da Karacadağ pirincinin aroması ve tadının, soğuk suyla beslenmesinden dolayı farklı olduğunu kaydetti. Ayata, 2011 yılında çeltik ekimine başladığını, yıllık yaklaşık 100 dekarda üretim yaptığını bildirerek, "Rekolteden ümitliyiz, rekoltesi ve kalitesi iyi gözüküyor. Üretimden kaçmıyoruz, genç çiftçi olarak bunu devam ettirmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Şanlıurfa’da Tarlalar Beyaza Büründü Haber

Şanlıurfa’da Tarlalar Beyaza Büründü

Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden biri olan Şanlıurfa’da, “beyaz altın” olarak adlandırılan pamukta hasat heyecanı başladı. Bölge genelinde pamuk tarlalarında hummalı bir çalışma sürerken, çiftçiler aylar süren emeğin karşılığını almak için tarlalara indi. Pamuk, hem bölge ekonomisinin hem de ülke tekstil sanayisinin en stratejik ürünlerinden biri olarak öne çıkıyor. Şanlıurfa, Türkiye’deki pamuk üretiminin büyük bir bölümünü karşılayarak ülke ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Hasat sezonunun başlamasıyla birlikte tarlalarda hareketlilik arttı. Erken saatlerde başlayan pamuk toplama çalışmaları, modern toplama makineleri sayesinde hızlı bir şekilde veya tarım işçileri tarafından devam ediyor. Pamuk üreticileri, bu yılki hasattan umutlu olduklarını belirterek, “Pamuk bizim geçim kaynağımız. Uzun bir süredir tarlada büyük emek verdik. Şimdi emeğimizin karşılığını almayı bekliyoruz. Devletimizden fiyat konusunda destek bekliyoruz.” dedi. Pamuk, sadece üreticiler için değil; iplik, tekstil, yağ ve yem sanayileri için de önemli bir ekonomik değer taşıyor. Bölgede pamuk üretiminin artması, tarıma dayalı sanayinin gelişmesine ve istihdamın artmasına da katkı sağlıyor. Ziraat mühendisleri ise üreticilere hasat sonrası dikkat edilmesi gereken konularda uyarılarda bulunarak, özellikle ürünün temiz toplanması, doğru depolanması ve fire kaybının önlenmesi gerektiğini vurguladı. Pamuk hasadının Ekim ayı boyunca sürmesi ve Kasım ayı ortalarına kadar devam etmesi bekleniyor. Şanlıurfa’da pamuk tarlalarında yaşanan bu hareketlilik, bir yandan bölgeye bereket getirirken diğer yandan “beyaz altın”ın değerini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Şanlıurfa'da Fıstığa Verilen Önem Haber

Şanlıurfa'da Fıstığa Verilen Önem

Şanlıurfa'da kuşaklar öncesinde dikilen ve yaşları 500 yılı bulan tarihi fıstık ağaçları meyve vermeyi sürdürüyor. Şanlıurfa baklava, çikolata, hamurlu tatlılar ve yemeklerin yapımında kullanılan fıstığın en çok üretildiği illerin başında geliyor. Suyu, güneşi ve bereketli topraklarıyla bilinen kentte, fıstık yetiştiriciliği asırlar öncesine dayanıyor. Asırlarca önce dikilen ve özenle bakımları yapılan fıstık ağaçları adeta bereket saçıyor. Normal fıstık ağaçları ortalama 50 kilogram meyve verirken büyük ağaçlarda verim, 3 kata kadar çıkıyor. Kentin en eski fıstık ağaçlarının bulunduğu Karaköprü ilçesinin Esemkulu Mahallesi arazilerinde, yaşları 500 civarında olan 183 fıstık ağacı bulunuyor. Halen meyve vermeyi sürdüren fıstık ağaçlarının gövde kalınlıkları 3 metreyi aşıyor. Mahalle civarında yetiştirilen ve "keten köyneği fıstığı" olarak bilinen fıstık da 3 yıl önce Türk Patent ve Marka Kurumunca (TÜRKPATENT) tescil belgesi aldı. "Fıstık üretimi milattan öncesine dayanıyor" Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İzzet Açar, AA muhabirine, bölgedeki fıstık üretiminin çok eski tarihlere dayandığını söyledi. Türkiye'nin toplam fıstık üretiminin 400 bin tona yakın olduğunu belirten Açar, "Fıstık, yapısı itibarıyla bir yıl ürün verir, bir yıl ürün vermez. Şanlıurfa, yaklaşık 200 bin ton fıstık üretimiyle Türkiye'nin önemli bir üreticisidir." dedi. Prof. Dr. Açar, Şanlıurfa'nın kadim bir şehir olması dolayısıyla kültürünün de eskilere dayandığını belirterek "Orta Fırat Havzası dediğimiz Yukarı Mezopotamya Bölgesi Atatürk Barajı'nın altından başlayarak Suriye sınırına kadar olan bölgede fıstık kültürü çok eski, milattan öncesine kadar dayanıyor. O günden bugüne bölgede yetiştiriciliğin yapıldığı biliniyor. Burada eski anıt ağaç olarak da tescillenen 450-500 yaşında olan fıstık ağaçlarımız var. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekibiyle Halfeti ilçesinde de 475 yaşında olan bir fıstık ağacını anıt ağaç olarak tescilledik." diye konuştu. Lezzeti ve kilogramı fazla Esemkulu Mahallesi sakinlerinden Müslüm Çoban da atalarından miras kalan fıstık ağaçlarının kendileri için manevi değerinin bulunduğunu belirtti. Çoban, "Burada atalarımızdan, dedelerimizden duyduğumuz hep fıstık yetiştiriciliği yapılıyor. Şanlıurfa'nın en önemli tarımsal ürünlerinden birisi fıstık. 50 yaşındaki ağaçlarımızdan 50 kilogram fıstık alırken böylesi büyük ağaçlarımızdan 150 kilogram fıstık alıyoruz. Bu bakımdan fıstık ağaçlarımızın yaşı ilerledikçe kilosu ve lezzeti de artıyor." diye konuştu. Bir diğer üretici Enver Çelik ise mahallelerindeki tarihi fıstık ağaçlarının hayatta kalması için çaba gösterdiklerini anlattı. Fıstık ağaçlarının asırlar önce tek sıra halinde nizami bir şekilde dikildiğini anlatan Çelik, ağaçların veriminden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Büyükşehir Tarla Günü Yapacak Haber

Büyükşehir Tarla Günü Yapacak

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, toprak verimliliğini artırmak ve sürdürülebilir tarımı desteklemek amacıyla rejeneratif tarım uygulamalarına hız kesmeden devam ediyor. Daha önce nohut ve bezelye ekimleriyle toprağın korunmasına yönelik farkındalık çalışmaları yürüten Büyükşehir Belediyesi, şimdi de bakteri aşılı soya ekimi ve anıza mısır ekimi ile örnek projelere imza atıyor. Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi, GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle Büyükşehir Belediyesine ait Akçakale İşletmesi’nde, buğday hasadının ardından 10 dönümlük alanda gerçekleştirilen anıza mısır ekimi, çiftçilere uygulamalı olarak tanıtılacak. Tarla günü etkinliğinde, hem anıza ekim mibzeri hem de anıza mısır ekimi sahada incelenecek. Ayrıca, GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nde anıza ekim konusunda uzman olan Ziraat Yüksek Mühendisi Ahmet Çıkman, çiftçilere ve katılımcılara modern anıza ekim yöntemleri hakkında detaylı bilgiler sunacak. Etkinlikte ayrıca Enstitü bünyesinde bulunan iki farklı mibzer de çiftçilere tanıtılacak. Bu mibzerlerden biri, buğday hasadı sonrası tarla sürülmeden doğrudan anıza mısır ekimi yapabiliyor. Diğeri ise mısır hasadının ardından tarlayı sürmeden mısır anızına doğrudan buğday ekimi gerçekleştirebiliyor. Tarla gününde bu uygulamalar canlı olarak gösterilecek. Hasadı yapılacak 10 dönümlük anıza mısır alanına ise tarla sürülmeden doğrudan buğday ekimi yapılarak çiftçilere tanıtım devam ettirilecek. Öte yandan, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi olarak anıza mısır, pamuk, soya ile buğday, arpa, mercimek ve nohut ekimi yapabilen modern mibzerlerin alımı da gerçekleştiriliyor. Önümüzdeki sezondan itibaren, GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü iş birliğiyle uygun ilçelerde ve köylerde çiftçi tarlalarında demonstrasyon çalışmaları yapılacak. Böylece anıza ekimin bölgede daha hızlı şekilde benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması hedefleniyor. Toprakların korunması ve çiftçilerin yeni tekniklerle buluşturulması amacıyla düzenlenecek Tarla Günü etkinliği, 07 Ekim 2025 Salı günü saat 14.00’te Akçakale İşletmesi’nde gerçekleştirilecek. İlgi duyan tüm çiftçilerin etkinliğe davetli olduğu belirtildi.

Anız Yakmadan Tarım Oluyormuş Haber

Anız Yakmadan Tarım Oluyormuş

Türkiye'nin önemli tarımsal üretim merkezlerinden Şanlıurfa'da, sürdürülebilir tarımı desteklemek ve üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla anıza ekim (toprağa doğrudan ekim) yönteminin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Tarım ve Orman Bakanlığı GAP Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürlüğü (GAPTAEM), toprak sağlığını koruyan, yakıt, iş gücü ve makine giderlerinde tasarruf sağlayan bu yöntem için pilot çalışma yürüttü. Çalışma kapsamında, GAPTAEM teknik personeli ziraat yüksek mühendisi Ahmet Çıkman, 40 dekar arazide ikinci ürün olarak pamuk ve mısır ekimi yaptı. Geleneksel toprak işleme yöntemlerine alternatif olarak uygulanan anıza ekim tekniğiyle, tarımsal verimlilik, toprak sağlığı ve maliyet gibi birçok başlıkta olumlu sonuçlar elde edildi. Bu yöntemin bölgede yaygınlaştırılması amaçlanıyor. GAPTAEM Müdürü İbrahim Halil Çetiner, AA muhabirine, anıza ekim yönteminin çiftçilere önemli avantajlar sağladığını söyledi. Mercimek ve nohut gibi baklagillerin hasadından sonra toprağı pulluklarla sürmeden veya nadasa bırakmadan minimum işleyerek anıza ekim yaptıklarını belirten Çetiner, şöyle devam etti: "Bu yöntemle anız yakma gibi olumsuz uygulamaların önüne geçilmiş oluyor. Masraflar açısından bakıldığında, yakıttan tasarruf sağlanırken, makine ve ekipman giderleri de düştüğü için yüzde 50'ye yakın bir maliyet avantajı elde ediliyor. Ayrıca bu yöntem, toprağın verimini ve su tutma kapasitesini artırıyor. Bu durum, sulamada su kaybını önlediği için bizim de arzu ettiğimiz bir sonuç olarak ortaya çıkıyor." "Toprağın organik madde miktarı yükseliyor" Anıza ekim yönteminin her anlamda olumlu sonuç vermesinin kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Çetiner, şunları söyledi: "Toprağın organik madde miktarı yükseliyor. Bitkilerimizin anıza ekim yapılmasına rağmen diğer ekim yöntemlerindeki bitkilerle arasında hiçbir fark bulunmuyor hatta verim açısından daha yüksek sonuçlar elde etmeyi bekliyoruz. Bunun en önemli nedeni, toprağın organik madde açısından zenginleşmesi ve önceki bitkinin mercimek, nohut gibi baklagillerden oluşmasıdır. Baklagiller, havadaki serbest azotu bağlayarak toprağa kazandırır. Bu da azotlu gübreleme yapılmış gibi bir fayda sağlayarak verimliliği artırır." "Organik madde yönünden toprağımızı koruyor" Ahmet Çıkman da bu yöntemin sağladığı ekonomik faydanın direkt çiftçinin cebine yansıdığını, yöntemin hem ana ürün hem de ikinci üründe kullanılabileceğini belirtti. Toprak yüzeyi sap ile saman atıklarıyla kaplı olduğu için nem kaybının ve sulama miktarının azalacağına dikkati çeken Çıkman, şunları kaydetti: "Önceliğimiz su tasarrufu sağlıyor. Organik madde yönünden toprağımızı koruyor. Ondan sonra toprağımızı uzun süre biz sürdüğümüz için toprağın yapısı bozulmakta. Yapısı bozulduğu zaman da toprakta tozlaşma dediğimiz dispersiyon olayı oluyor. Bu da infiltrasyon (yağmur veya sulama sularının toprak profili boyunca yer çekiminin etkisiyle yüzeyden aşağıya doğru inmesi) kapasitesinin düşmesine, yüzey akışının artmasına ve erozyona sebep olmaktadır. Anız yakmadığımız için hem toprağımızı hem çevremizi koruyoruz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.