Uygulamalarımız appstore googleplay

#Tarih

gazeteci63.com - Tarih haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarih haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında Haber

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında

Türkiye'de 100 yıllık geçmişe sahip cumhuriyet altını, tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti kâğıt paralarını geride bırakırken, vatandaşların hem yatırımda hem de özel günlerde takı tercihindeki yerini hep korudu. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte artık eski kalıplarla sikke basımı mümkün olmadığından Cumhuriyet dönemi altın sikke (meskük) basımı için mevzuat çalışmalarına başlandı. İlk altın sikke basımı, 1925 yılında dönemin maliye vekili, milletvekilleri, askeri ve mülki erkanın katıldığı törenle Topkapı Sarayı avlusundaki Darphane'de yapıldı. Basılan 5 liralık altın sikke, Atatürk'e sunulmak üzere dönemin Maliye Vekili Abdülhalik Renda'ya teslim edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet beş liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu. İlk ziynet 5 liralık altın ise 1927'de basıldı. İlk Atatürk resimli meskükler 1944, ilk Atatürk resimli ziynetler ise 1938'e ait. Cumhuriyet altını 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta üretiliyor AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Faruk Gözübüyük, cumhuriyet altınının ilk kez Ekim 1925'te Darphane'nin Topkapı'daki binasında düzenlenen törenle basıldığını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet 5 liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu." dedi. Gözübüyük, 1951 tarihli TBMM kararı çerçevesinde sadece Darphane tarafından üretilen cumhuriyet altınlarının, 24 ayar standart külçe altının döküm, hadde, doğrama, tolerans, tav, baskı, kenar tırtıl, kalite kontrol gibi çok güvenlikli ve hassas işlemlerden geçirildiğini, sikke ve ziynet olmak üzere 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta, 22 ayar olarak üretildiğini söyledi. Gözübüyük, meskük altının, üzerinde Atatürk kabartması olduğu için "Ata lira" olarak anıldığını dile getirdi. İnceltilmiş şekilde basılan ziynet altının genelde takı olarak alındığını belirten Gözübüyük, şöyle devam etti: "Cumhuriyet sikke altınlarının bir yüzünde 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ve altına Cumhuriyet'in kuruluş tarihi olan 1923 rakamı ve bunun altına da bir çizgi çekilerek sikkenin basılış tarihi Cumhuriyet'in hangi yıl dönümüne tesadüf ederse o yıl dönümünü ifade eden rakam bulunur. Diğer tarafında ise 'Hakimiyet Milletindir' ibaresi, Atatürk'ün resmi ve resmin altında 'Ankara' ibaresi bulunur. Kenarlarındaki tırtılı düzdür. Cumhuriyet ziynet altınlarının bir yüzünde kaligrafik yazı ile 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ile basıldığı tarih, diğer yüzünde ise ortasında Atatürk'ün resmi ve kenar süslemesi yıldızlarla ve yıldızların etrafı da kenarlarına kadar nakış ile süslenmiştir. Kenarı eğik tırtıllıdır." Gözübüyük, cumhuriyet altınlarının standartlarının 1738 sayılı TBMM Kararı ile belirlendiğini, 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 106/b maddesi uyarınca sadece Darphane tarafından üretildiğini bildirdi. Darphane'nin, ürettiği ürün ve sunduğu hizmetlerin standartlaştırılması kapsamında 2013 yılından itibaren Kalite Yönetim Sistemi Belgesi sahibi olduğuna dikkati çeken Gözübüyük, altın üretiminde yapılan modernizasyonla kuruluşta en yeni teknolojilerin kullanılmaya başlandığını söyledi. Gözübüyük, ayrıca daha hassas ve hızlı hadde sistemleri ile tolerans aralığını çok daha hassas yönetebilen sistemler kurulduğunu, üretim hattında manuel olarak yürütülen pek çok alanda otomasyona geçildiğini ifade etti. "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın grupları" Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Gözübüyük, piyasa talebine göre altın gruplarına yönelimin değiştiğini belirterek, "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın gruplarıdır." dedi. Üretim planlaması ve ürün stoklamasında bu gruplara ilişkin istatistiklerin dikkate alındığını belirten Gözübüyük, şunları kaydetti: "Bu amaçla, üretim kapasitesini iki katına çıkaracak bir yatırım olan Kartal Altın Üretim Hattı tamamlanmış olup test çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca piyasanın talep yelpazesi dikkate alınarak altına dayalı diğer enstrümanlar piyasayla buluşturulmaktadır. Buna örnek olarak S1 altın sertifikasını verebiliriz. Darphane Altın Sertifikası, 0,995 saflıkta 15 ton altın ihraç tavanı kapsamında her biri 0,01 gram altını temsil edecek şekilde vadesiz olarak ihraç edilen ve sahibine Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda yayınlanan İzahname kapsamında fiziki altına dönüşüm imkanı tanıyan, Borsa İstanbul AŞ Pay Piyasası bünyesindeki emtia pazarında 'ALTIN.S1' koduyla işlem gören sermaye piyasası aracıdır." Cumhuriyet altınlarının çeşitleri ve gramajları şöyle: Çeşidi Cumhuriyet Altını Sikke (Gr/Adet) Cumhuriyet Ziynet Altını (Gr/Adet) Çeyrek 1,804 1,754 Yarım 3,608 3,508 Birlik 7,216 7,016 İkibuçukluk 18,04 17,54 Beşlik 36,08 35,08

Şanlıurfa, Sonbaharda İlgi Gördü Haber

Şanlıurfa, Sonbaharda İlgi Gördü

Tarihi, kültürü, gastronomisi ve inanç turizmiyle öne çıkan Şanlıurfa'da, sonbahar aylarında turizm hareketliliği otellerde hafta sonları doluluk oranını yüzde 90'ın üzerine çıkardı. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Göbeklitepe ve Karahantepe ile Hazreti İbrahim’in doğduğu ve ateşe atıldığı yer olarak rivayet edilen Balıklıgöl gibi önemli tarihi alanlara sahip Şanlıurfa'da, eylül-ekim aylarında otellerdeki doluluk oranı özellikle hafta sonları yüzde 90'ı aştı. Kente gelen yerli ve yabancı misafirler, Şanlıurfa'nın tarihine tanık olmanın yanı sıra yöresel sıra gecelerine katılıp bölgenin yöresel lezzetlerini tatma fırsatı da buluyor. "Bu mevsim tam zamanı diyoruz" Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, AA muhabirine, kentte yaz döneminde hava sıcaklıklarının 40 derecenin üzerinde seyrettiğini onun için misafirlerin daha çok bahar aylarını tercih ettiğini söyledi. Kente gelen ziyaretçi sayısının her yıl arttığını dile getiren Şıldak, şöyle devam etti: "Özellikle hafta sonu yoğunluklarımız bir hayli yükseldi. Otel doluluk oranlarımız hafta sonları yüzde 90'ların üzerinde seyrediyor. Özellikle yabancı turist sayısında da artış görüyoruz. Ülkemizin bu bölgesinin yerli turist profili, yavaş yavaş yabancıların da katılmasıyla daha renkleniyor. Hem Uzakdoğu'dan hem Avrupa ülkelerinden farklı kültürlerden ziyaretçileri ağırlıyoruz. Gelenler burada kültür, tarih ve turizmin yanı sıra gastronomi, müzik ve halk kültürünün zengin ögelerini de görme, deneyimleme fırsatı buluyor. Bu mevsim tam zamanı diyoruz. Özellikle Kasım ayında küçük bir sömestr tatili var. Bütün ziyaretçilerimizi fırsat bilip Güneydoğu'da özellikle Şanlıurfa'ya bekliyoruz, davet ediyoruz." Şanlıurfa'da 14 alanda kazı çalışmalarının sürdüğünü ve bu coşkunun bitmeyeceğini aktaran Şıldak, "Arkeolojiye ve tarihe merak salmış insanlar için bu özel bir cazibe oluşturuyor. Bölgede ve turizm sektöründe heyecan devam edecek. Çünkü Şanlıurfa'nın altı da üstü de zengin." dedi. "Ekim ayı en yoğun ayımız" Turist Rehberleri Odaları Birliği Denetim Kurulu Üyesi Müslüm Çoban ise sonbaharla birlikte Şanlıurfa'da turizmin yoğun ve bereketli günler geçirdiğini ifade etti. Yoğunluktan memnun olduklarını belirten Çoban, "Gelen misafirlerin gelmeden rezervasyonlarını yapmalarını istiyoruz. Şanlıurfa turizmi Göbeklitepe ve Karahantepe'de yeni bulunan buluntularla birlikte çok ilgi çekiyor. Elimizdeki veriler Kasım ayının sonuna kadar yoğunluğun süreceğini gösteriyor. Ekim ayı en yoğun ayımız. Bazen özellikle hafta sonları otellerde yer bulamıyoruz. Bu yoğunluğun Kasım ayı sonuna, hatta Aralık ayına kadar sürmesini bekliyoruz." şeklinde konuştu. Kentte bir otelin işletmecisi Mehmet Fırat Sünbül de sonbahar döneminde artan turist hareketliliği nedeniyle yoğunluk yaşandığını belirterek, Şanlıurfa’nın turizm açısından verimli bir sezon geçirdiğini ifade etti. Son dönemde artan sahte sosyal medya hesaplarına karşı vatandaşları uyaran Sünbül, rezervasyon ve iletişim işlemlerinin yalnızca otelin resmi hesapları üzerinden yapılması gerektiğini belirtti.

Demir Çağ’a Ait Yapı Bulundu Haber

Demir Çağ’a Ait Yapı Bulundu

Kültür ve Turizm Bakanlığının "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında Şanlıurfa'da Soğmatar Antik Kenti'nde yapılan kazılarda yaklaşık 3 bin yıl öncesine tarihlenen kamusal yapı ortaya çıkarıldı. Soğmatar Antik Kenti Kazı Sorumlusu Süheyla İrem Mutlu, AA muhabirine, Eyyübiye ilçesinin kırsal Yağmurlu Mahallesi yakınlarında bulunan antik kentte yaklaşık 4 yıldır ekibiyle kazı yaptıklarını söyledi. Mutlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda Şanlıurfa Müze Müdürü Celal Uludağ'ın başkanlığında Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim elemanı Semih Mutlu ve öğrencilerinin desteğiyle bölgede Geleceğe Miras Projesi kapsamında kazı çalışmalarını yürüttüklerini dile getirdi. Şanlıurfa'nın dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olduğunun yapılan arkeolojik kazılarda ortaya konulduğunu belirten Mutlu, Soğmatar Antik Kenti'nin ise Ay Tanrısı Sin, Güneş Tanrısı Şamaş kabartmaları ile kaya mezarlarına ev sahipliği yaptığını ifade etti. Antik kentin tarih boyunca kutsal bir merkez olarak kabul edildiğini anlatan Mutlu, hem 23 metre yüksekliğindeki höyükte hem de bölgedeki kaya mezarlarının bulunduğu nekropol (içinde mezar odaları, lahitler ve anıt mezarlar bulunan, genellikle antik kentlerin dışında, kutsal kabul edilen bölgeler) alanda kazıların eş zamanlı sürdüğünü kaydetti. Mutlu, Geleceğe Miras Projesi kapsamında antik kentin farklı bölgelerinde kazı çalışması yürüttüklerini aktardı. Demir Çağ izlerine rastlandı Roma Dönemi ve Erken Tunç Çağı'na ait bölgede şu ana kadar 83 kaya mezarının ortaya çıkarıldığını vurgulayan Mutlu, şu bilgileri verdi: "Bölgede iki farklı kaya mezarı tipiyle karşılaştık, birisi erken Tunç Çağı'na ait milattan önce 2400'lü yıllara denk gelen kuyu tipi kaya oyuğu mezarlar, diğeri ise daha gösterişli girişli ve merdivenli Roma Dönemi'ne ait mezar. Soğmatar Antik Kenti'nde yaptığımız kazılar sonucunda büyük bir kamusal yapı kompleksi açığa çıkardık. Bu da Demir Çağı'na ait yani yeni Asur Dönemi dediğimiz milattan önce birinci binyıla denk geliyor. Buradaki kazılarda elde ettiğimiz bulgulara göre şu an için Demir Çağ'a kadar geriye gittiğini söyleyebiliriz. Burası aynı zamanda önemli bir nekropol alanı, çok büyük elit ve soylu kesimin kullandığını düşündüğümüz mezarlıklar önemli unsur olarak öne çıkıyor. Soğmatar Antik Kenti'nin komple birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hem höyükte hem kaya mezarlarında yaptığımız çalışmalarla bu antik kentin geçmişinin ne kadar daha geriye gittiğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz." Kamusal yapıda 7 ayrı oda tespit ettiklerini aktaran Mutlu, her bir odanın duvarının yüksekliğinin 2 metre kalınlığının ise 1 metre olduğunun belirlediklerini sözlerine ekledi.

Baba ve Oğlundan Geleceğe Katkı Haber

Baba ve Oğlundan Geleceğe Katkı

Şanlıurfa'da yaşayan 83 yaşındaki Cuma ve 54 yaşındaki oğlu İzzet Aran, mahallelerinde çıkardıkları kırmızı ve killi topraktan geleneksel su küpü yapıyor. Haliliye ilçesine bağlı kırsal Kısas Mahallesi'nde yaşayan kerpiç ev ustası Cuma Aran, 15 yıl önce küçükken annesinden öğrendiği su küplerini hobi olarak yapmaya başladı. İzzet Aran da babasından küp yapımını öğrendi. Önceleri hobi olarak su küpü üreten baba ve oğul, gelen talepler üzerine ürünlerini Türkiye'nin farklı kentlerine ve Fransa'ya gönderdi. İlerleyen yaşına rağmen maharetli elleriyle çamuru sanata dönüştüren Cuma Aran, AA muhabirine, oğluyla mahallede çıkardıkları kırmızı ve killi toprağı atölyenin bulunduğu bahçeye taşıdıklarını, burada leğenlerin içerisinde suyla karıştırarak oluşturdukları çamuru bir gün beklettiklerini anlattı. Küplerin çatlamaması için çamura biraz saman karıştırdıklarını ifade eden Aran, ateşte pişirdikleri su küplerinin satışa hazır hale geldiğini belirtti. Yaptıkları küplerin yurt dışına kadar gittiğini anlatan Aran, "Ben bu köyde 14 yıl kerpiç evi ustalığı yaptım. 15 senedir küp yapıyorum. İstanbul, Manisa, Konya, İzmir ve Fransa'ya kadar gönderdik." dedi. Aran, geleneği yaşatmak için oğlunu yetiştirdiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Eskiden buzdolabı yoktu. Bu küpleri suyu soğutmak için yaparlardı. Her evde bir su küpü bulunurdu. Ben de bu geleneği yaşatmaya çalışıyorum. Bir işi severek yaptın mı çok kolay gelir. Ben yaşlandım. Hiç olmazsa öldükten sonra gözüm arkamda kalmasın diye oğlumu yetiştirdim." Bilim ve geleneksellik harmanladı İzzet Aran ise bir dönemin vazgeçilmezi olan su küplerini bilim ve gelenekselliği harmanlayarak yaptıklarını anlattı. Harran ve Gaziantep üniversitelerinden akademisyenlerle görüştüğünü dile getiren Aran, "Babam teknik boyutunu bilmiyordu. Biraz makale taradım ve hocalarımızın önerisi sonucu bu işin hamuru, çamuru, yapımı, pişirmesi ile ilgili iyi bir standart yakaladım. Şu anda üretmeye devam ediyoruz." ifadelerini kullandı. Küp yapımının zahmetli olduğunu ve emek istediğini, haftada 5 su küpü yapabildiklerini belirten Aran, şunları kaydetti: "Su küpleri, çamur ve kilin karışımından oluşan toprağın pişirilmiş hali doğal bir yalıtım oluşturduğu için dışarıda hava kaç derece olursa olsun içerisine koyduğunuz suyu aynı derecede standart olarak tutar. Ondan dolayı herkesin vazgeçilmezidir. Özellikle turizmcilerden yoğun talep var. Batıdan, İzmir ve İstanbul bölgesinden çok fazla sayıda etkileşim oluyor. Ege Bölgesi'nden gelip alanlar var. Onların bir kısmının yurt dışına kendi araçlarıyla götürdüklerini duyuyoruz. Onun dışında il dışında özellikle günümüzde insanlar peyzaj amaçlı bahçelerinde kullanıyor veya bu kültürün geçmişte izlerini taşıyan, bilen, değer veren insanlar da alıp evinin bir köşesinde hatıra olarak saklıyor. Önümüzdeki uzun süreçte bizim beklediğimiz bir pazar oluşursa bu işi büyüterek, düzenli ve sürekli üretmeyi planlıyoruz."

Göbeklitepe'de Yeni İzler Bulundu Haber

Göbeklitepe'de Yeni İzler Bulundu

UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Göbeklitepe'de yürütülen yer altı araştırmaları sonucunda, anıtsal yapıların yanı sıra konut işlevi görmüş olabileceği değerlendirilen dörtgen planlı yapıların izleri tespit edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda, Taş Tepeler Projesi kapsamında yürütülen çalışmalara İstanbul Üniversitesinin başkanlığında, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Berlin Freie Üniversitesinden uzmanlar katılıyor. Bu kapsamda alanda jeomanyetik, jeoradar ve lidar ölçümleri gerçekleştirildi. Taramalar sonucunda Göbeklitepe'den bilinen yuvarlak planlı anıtsal yapıların yanı sıra dörtgen planlı ve konut olarak kullanıldığı düşünülen yeni yapıların izine rastlandı. Aynı çalışmalar kapsamında, höyüğün büyüklüğünü ve sınırlarını belirlemeye yönelik ölçümler de sürüyor. Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığının "Geleceğe Miras" projesiyle birlikte yeni bir döneme girdiklerini ve bu kapsamda henüz kazısı yapılmamış alanlarda belgeleme çalışmalarına ağırlık verdiklerini söyledi. İşbirliklerinin arttığını belirten Karul, Avusturya Arkeoloji Enstitüsünün jeoarkeolojik çalışmalar yürüttüğünü ve elde edilen verilerin gelecekteki kazı stratejilerinde yol gösterici olacağını aktardı. Yapılar höyüğün doğu ve güneyinde yoğunlaşıyor Bölgede kısa sürede önemli sonuçlar elde etmenin mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Karul, şöyle devam etti: "Bugüne kadar Göbeklitepe'de sekiz anıtsal yapı açığa çıkarıldı. Yine jeomanyetik ölçümlerle varlığından haberdar olduğumuz alanlar vardı. Biliyorsunuz, bu yılın başında höyüğün neredeyse tamamını kaplayan zeytin ağaçlarını taşımıştık. Bu sayede hem ölçüm yapma olanağı bulduk hem de ileriki yıllar için kazı hazırlığı yapmış olduk. İlk sonuçlarda, Göbeklitepe'den bildiğimiz büyük anıtsal yapıların benzerlerinin yanı sıra daha önce çok az bildiğimiz konut niteliğinde olabilecek dörtgen planlı yapıların varlığını tespit ettik. Bu yapılar özellikle höyüğün, yani kazısı yapılmış alanların doğu ve güney bölgelerinde yoğunlaşıyor." Çalışmayla höyüğün sınırlarını belirlemeye yönelik stratejinin belirlendiğini anlatan Karul, "Bu sayede ileriki yılları daha iyi planlayabiliriz. Sadece birkaç haftalık bir çalışmada bile büyük anıtsal bina ve kamusal yapıların yanı sıra konutların varlığını, yerlerini ve yoğunluklarını tespit etmiş olduk." dedi. Proje gelecek yıl da devam edecek Göbeklitepe'deki jeoarkeolojik çalışmaları yürüten Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Barbara Horejs da yapılan ölçümlerle çok sayıda yeni yapının izine rastladıklarını belirterek, "Çalışmalarda büyük bir bina ve çok sayıda konut yapısı tespit ettik. Bulgular oldukça heyecan verici. Projeye gelecek yıl da devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

Kazı Çalışmalarında Sona Gelindi Haber

Kazı Çalışmalarında Sona Gelindi

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen Göbeklitepe'de bu yılki kazı ve onarım çalışmaları tamamlanma aşamasına geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda Taş Tepeler Projesi kapsamında bu yıl yapılan çalışmalarda, özellikle koruma çatısı altındaki alanlarda kazıların yanı sıra geniş kapsamlı bakım ve restorasyon faaliyetleri yürütüldü. Geçmişi 12 bin yıl öncesine uzanan Göbeklitepe'de her yıl ortaya çıkarılan yeni buluntular, Neolitik Çağ'a dair yeni bilgiler veriyor. İki yıl önce D yapısında bulunan gerçek boyutlu yaban domuzu heykelinin ardından bu sene de B ve D yapısı arasında baş ve gövdesi net şekilde ayırt edilen bir insan heykelinin keşfi, arkeoloji dünyasında ses getirdi. Tarihi alanda bu sezon ayrıca C yapısındaki "T" şeklindeki sütunların yer aldığı bölgeyi çevreleyen yapı, kapsamlı şekilde onarıldı. Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine, bu yıl yaklaşık 5 ay süren kazılarda özellikle koruma çatısı altındaki alanlara yoğunlaştıklarını belirtti. Özellikle koruma çatısı altında bulunan alanda yapılacak çok işlerinin olduğunu ifade eden Karul, arkeoloji dünyasının bölgeyi yakından takip ettiğini dile getirdi. "C yapısına yoğunlaştık" Bu yıl kazıların yılan, boğa, domuz gibi güçlü hayvan motiflerinin olduğu C yapısında yoğunlaştığını belirten Karul, şunları kaydetti: "Göbeklitepe'de bu yıl çok kapsamlı kazı ve onarım çalışması gerçekleştirdik. Özellikle koruma çatısı altındaki kazılara devam ettik. Kuzey yamaçta daha önce kısmen açığa çıkarılmış kulübelerin bulunduğu yerde ve çevresinde kazılar yaptık. Göbeklitepe'deki yerleşimin farklı birimlerinin anlaşılmasına yönelik çalışmamız oldu. Koruma çatısı altındaki en büyük ve en gösterişli yapılardan birisi olan C yapısına yoğunlaştık. Bu yapının büyük oranda onarımını yaptık. Hem duvarlarının sağlamlaştırılmasını hem de dikili taşların birleştirilerek ayağa kaldırılması uygulamasını gerçekleştirdik. Bunun için önceki yıllarda da denemelerimiz vardı. Özellikle geçtiğimiz yıl aslanlı yapıda benzer bir çalışmayı yapmıştık. Bu yıl da C yapısı ile bu çalışmamızı sürdürdük. İleriki yıllarda da benzer çalışmalarımızı, öncelikle açığa çıkarılan yapılarda, bu tür sağlamlaştırma uygulamalarıyla sürdüreceğiz."

Kültürel Miras Kayıt Altında Haber

Kültürel Miras Kayıt Altında

Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, kentin somut olmayan kültürel mirasının 2 yıl süren "Şanlıurfa Somut Olmayan Kültürel Miras Araştırmaları Projesi" sayesinde kayıt altına alındığını belirtti. Şanlıurfa Valiliği ile Şanlıurfa Kültür, Eğitim, Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) işbirliğiyle Türkiye genelinde farklı üniversitelerden akademisyenlerin desteğiyle tamamlanan projenin tamamlanması dolayısıyla toplantı düzenlendi. GAP Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Vali Hasan Şıldak, akademisyen ve yazarların desteğiyle 88 ayrı başlıkta somut olmayan kültürel mirasın kayıt altına alındığını söyledi. Projenin sonunda tarihe geçecek bir işin ortaya çıktığını belirten Şıldak, "Projemize ülkemizin farklı üniversitelerinden 30 akademisyen ile somut olmayan kültürel miras hakkında kendi alanında uzman hakikaten söz söyleyebilecek yetkinliğe sahip birçok insanımız projemize karşılıksız destek verdi. Her birinin fedakarca uzun zaman ayırarak büyük bir emekle bu desteği sağlaması bu il için en büyük onur ve şereftir. Ben hepsine ayrı ayrı gönülden teşekkür ediyorum." diye konuştu. Müze kurulumu önerisi Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Halkbilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Kırmızı, kentin kadim geçmişiyle çok köklü bir kültürel mirasa sahip olduğunu ifade etti. Proje kapsamında 58 yazar ve editörün katkısıyla 2 ciltlik bir kitap hazırladıklarını belirten Kırmızı, şunları kaydetti: "Şanlıurfa'da bir somut olmayan kültürel miras müzesinin kurulmasının gerekliliğine inanıyoruz. Şanlıurfa bu kapsamda çok verimli bir coğrafyadır, somut olmayan kültürel miras müzesinin kurulması en az bu kitap kadar değerli olacaktır. Valimiz Hasan Şıldak bu projeye gerçekten çok önem verdi. Her süreci bizzat takip etti, katkılarından dolayı başta Valimiz olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum." Konuşmaların ardından halk müziği konseri dinletisi sunuldu.

Şanlıurfa ve Türk Japon İlişkileri Haber

Şanlıurfa ve Türk Japon İlişkileri

Kültür ve Turizm Bakanlığınca yürütülen "Taş Tepeler Projesi" kapsamında Şanlıurfa Ayanlar Höyük'te başlatılan kazı çalışmaları, Türkiye ve Japonya'nın kültürel işbirliğinin yeni simgesi oldu. Japonya'nın desteğiyle 39 yıl önce Kırşehir'in Kaman ilçesindeki Kalehöyük'te başlatılan ve halen devam eden kazı çalışmalarına bir yenisi Şanlıurfa'da eklendi. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı arkeoloji projelerinden biri olarak Şanlıurfa'da uygulanan Taş Tepeler Projesi çerçevesinde tarihi bir adım daha atıldı. Türkiye ile Japonya arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayan Prens Mikasa ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Japonya Prensesi Akiko Mikasa da bu anlamlı tören için Türkiye ziyareti gerçekleştirdi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Japonya Altes Prensesi Akiko Mikasa tarafından vurulan ilk kazmayla Şanlıurfa Ayanlar Höyük'teki kazı çalışmaları başladı. Şanlıurfa'daki törende, 39 yıl önce Kalehöyük kazısı başlatılırken kullanılan tahta kazmaların kullanılması dikkati çekti. "Projedeki varlıkları önemli" Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, AA muhabirine, Bakanlık olarak iki ülkenin ortak işbirliğinden büyük memnuniyet duyduklarını söyledi. Taş Tepeler Projesi'nde uluslararası işbirliklerinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Yazgı, şunları kaydetti: "Altes Prensesi Akiko Hanım'ın ziyaretleri bizim için çok önemliydi. Özellikle Şanlıurfa için çok önemliydi. Japonya Arkeoloji Enstitüsü ile eskiden beri çalışma ortamı oluşturduk. Kaman'dan sonra Şanlıurfa'da Ayanlar kazısıyla bu işbirliği devam edecek. Japon bilim adamlarının Taş Tepeler Projesi içerisindeki varlığını artırmaya çalıştık. Yaklaşık bir yıldır bu süreci takip ediyorduk. Geçen yıl Şanlıurfa'da Dünya Neolitik Kongresi'ni topladık. 1000'den fazla bilim adamı katıldı ve inanılmaz güzel sonuçlar aldık. Türkiye, Taş Tepeler Projesi, Göbeklitepe ve Şanlıurfa'nın iyi bir tanıtımı oldu. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum." "Japonya Prensesi'nin buraya gelmesi, motivasyonumuzu artırdı" Taş Tepeler Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Necmi Karul da yıllardır Taş Tepeler Projesi üzerinde yoğun şekilde çalıştıklarını dile getirdi. Japonya desteğinin projenin uluslararası boyutta olduğunu gösterdiğini belirten Karul, şöyle devam etti: "Japonya Prensesi'nin buraya gelmesi son derece kibar bir hareket, bizim motivasyonumuzu artırdı. Taş Tepeler Projesi'ne verilen önemi gösteren bir davranış, son derece mutlu olduk. Kendisinin dedesi zaten Kaman Kalehöyük'te kazıları başlatan kişi. Prensesin de o geleneği sürdürmesi, özellikle Kaman'da verdikleri destek ve gösterdikleri ilginin kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Aynı kararlılığı Şanlıurfa'da da görmek bizi ayrıca mutlu ediyor. Japon meslektaşlarımızın da aynı zamanda bu vesileyle ayrı bir itibar kazandığını düşünüyoruz. Taş Tepeler Projesi altında çalışan meslektaşlarımızın kendi ülkelerinde de bir ilgi gördüğünü kanıtlıyor. Çok yönlü olarak bu işbirliğinden memnunuz." Japon bilim adamları heyecan duyuyor Tokyo Üniversitesi Müzesi Müdürü Prof. Dr. Yoshihiro Nishiaki ise iki ülkenin dostluğunun yeni nişanesinin Ayanlar Höyük kazısı olduğunu söyledi. İşbirliğinden onur duyduklarını anlatan Yoshihiro, "Japon bilim adamları olarak Neolitik Dönem'e ait çok önemli bir yerleşim alanında kazı yapacak olmanın heyecanı içerisindeyiz. Şanlıurfa'da tarım ve hayvancılık başlamadan önce çok büyük yapılar, Göbeklitepe ve Karahantepe'de ortaya çıktı. Aynı şekilde burada da benzer yapılar bekliyoruz. Türk heyetiyle ortak çalışma yaparak buradaki tarihi gizemi çözmeye çalışacağız. Bu önemli çalışmayı Türkiye ve Japonya işbirliğiyle yürütüp kültürel gizemi çözmeye çalışacağız, bu kazı aynı zamanda iki ülkenin ilişkilerini daha da güçlendirmesinin yolunu açacaktır." ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.