Uygulamalarımız appstore googleplay

#Kültür Ve Turizm Bakanlığı

gazeteci63.com - Kültür Ve Turizm Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kültür Ve Turizm Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yeni Kazı Alanı Ziyarete Açılıyor Haber

Yeni Kazı Alanı Ziyarete Açılıyor

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve "tarihin sıfır noktası" olarak nitelendirilen Göbeklitepe'de yeni kazı alanı, ziyaretçilere açılmaya hazırlanıyor. Kent merkezine 18 kilometre uzaklıktaki tarihi ören yeri, Neolitik Dönem'e tarihlenen, boyları 3 ila 6 metre arasında değişen ve 40 ila 60 ton ağırlığındaki yabani hayvan figürlü "T" biçimli dikili taşlarıyla insanlık tarihine bakışı değiştirdi. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne 2018'de dahil edilen Göbeklitepe'de, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde 1995'ten bu yana kazı çalışmaları yürütülüyor. Şu ana kadar ziyaretçiler, beyaz koruma çatısıyla örtülü Göbeklitepe Kazı Alanı 1 (GT1) bölümünü gezebiliyordu. Ancak bu alanın hemen kuzeybatısında, yeşil çatıyla örtülü Göbeklitepe Kazı Alanı 2'nin (GT2) yaklaşık bir ay içinde ziyarete açılması planlanıyor. Yapılacak düzenlemeyle birlikte ziyaretçiler, Neolitik Dönem'e ait, üzerinde çeşitli hayvan figürlerinin yer aldığı "T" biçimli dikili taşları yakından görebilecek. Ziyarete açılacak GT2'de kazılar devam edecek Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığının yürüttüğü "Geleceğin Mirası Projesi" kapsamında Göbeklitepe'de yeni bir sürece girildiğini söyledi. Karul, Göbeklitepe'ye gelen ziyaretçi sayısının her yıl arttığını belirterek, alanın daha konforlu ve anlaşılır şekilde gezilebilmesi için çeşitli düzenlemeler yaptıklarını ifade etti. Bu kapsamda yürüyüş yollarının yenilendiğini, yeni ziyaret rotalarının oluşturulduğunu dile getiren Karul, bu rotaların yalnızca mevcut yapılarla sınırlı kalmayıp ileride kazı yapılacak alanları da kapsayacağını aktardı. Ziyarete açılacak alanda kazı çalışmalarının süreceğinin bilgisini veren Karul, şunları kaydetti: "GT2 alanında bir platform inşa ediyoruz. Bu ahşap platform tamamlandığında, kazı alanı da ziyaretçilerin erişimine açılacak. Ancak oradaki çalışmalarımızda hala yapacak çok işimiz var. Çalışmaları ziyarete açık bir alanda sürdürmekten rahatsızlık duymuyoruz. GT1 çatı alanında olduğu gibi hem kazılar yapılacak hem de ziyaretçiler, alana zarar vermeyecek ölçüde erişim sağlayabilecek." Göbeklitepe'de doğru bilgi paylaşımına hassasiyet Karul, Göbeklitepe'de elde edilen bilginin topluma ulaşması konusunda büyük bir hassasiyet gösterdiklerini vurguladı. Göbeklitepe'nin insanlığın ortak mirası olduğunu anlatan Karul, şöyle devam etti: "Burada üretilen bilginin topluma ulaşması konusunda oldukça duyarlı davranıyoruz. Bu sadece alanlara erişim sağlamak değil, elde ettiğimiz bilgiyi televizyonlar, belgeseller, yayınlar ya da ziyaretçi merkezindeki bilgilendirmeler gibi farklı mecralarda paylaşmak anlamına geliyor. Buna gerçekten samimiyetle özen gösteriyoruz. Çünkü yaptığımız işin topluma ulaşması bizim için son derece anlamlı." Göbeklitepe'ye ilişkin kamuoyunda gerçek dışı ifadelerin dolaştığına dikkati çeken Karul, "Bu nedenle biz, doğru bilgi paylaşımı konusunda kendimizi sorumlu hissediyoruz. Ancak yeni kazı alanlarının, çalışmalar henüz tamamlanmadan ziyarete açılması o alanlar üzerinde baskı oluşturur ve zarar verebilir." ifadesini kullandı. "Önceliğimiz arkeolojik alanların korunmasıdır" Tarihi ören yerinde her zaman önceliklerinin arkeolojik alanın korunması olduğunu dile getiren Karul, konuşmasını şöyle tamamladı: "Herkesin her yeri görmeye hakkı var ama önceliğimiz, arkeolojik alanların korunması, sağlıklı biçimde araştırılması ve bu süreç tamamlandıktan sonra ziyarete açılmasıdır. Şundan kimsenin kuşkusu olmasın, hem Bakanlık hem de biz arkeologlar, elde ettiğimiz veriler ve alanlara erişim konusunda buraya ilgi duyanlara her zaman öncelik veriyoruz."

5 Asırlık Camide Restorasyon Tamam Haber

5 Asırlık Camide Restorasyon Tamam

Şanlıurfa'da, Sultan 2. Selim tarafından 1568'de inşa ettirilen ve Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerde gördüğü hasarlar onarılan Dabakhane Camisi, cuma günü yeniden ibadete açılacak. Kentteki en fazla taş süslemesi özelliğine sahip olan ve alt bölümü sekizgen, orta bölümü silindirik, yukarı bölümü ise onikigen formda olan minarenin bir kısmı, "asrın felaketi" olarak nitelenen 6 Şubat depremlerinde yıkıldı. Kubbeye de zarar veren yıkım sonrasında camide Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyon çalışması başlatıldı. Yaklaşık 5 asırlık cami, tamamlanan restorasyon çalışmalarının ardından cuma günü yeniden cami cemaatiyle buluşacak. "Bu minareyi sökmeden korumanın yoluna geçtik" Şanlıurfa Vakıflar Bölge Müdürü Mehmet Ali Palalı, AA muhabirine, Dabakhane Camisi'nin önemli bir eser olduğunu ve minaresinin özellikleriyle dikkati çektiğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bir eseri daha restore etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Palalı, depremlerde yıkılan minarenin kubbenin üzerine düşerek camiye zarar verdiğini anlattı. Palalı, Şanlıurfa'da yapısı, süslemesi ve mimari düzeniyle en nitelikli minarenin güvenli bir yere kadar söküm aşamasını gerçekleştirdiklerini aktararak, şunları kaydetti: "Buradaki nitelikli işçilik ve nitelikli süslemelerden dolayı Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bu yapıyı, bu minareyi sökmeden korumanın yoluna geçtik. Öncelikle minarenin geri kalan kısmı geleneksel yöntemlerle kenet ve zıvanalarla tekrardan örülerek aslına uygun hale getirildi. Daha sonra minarenin iç duvarları tekstil malzemeleriyle ve gelişen teknolojinin bize el verdiği son sistem çalışmalarla güçlendirildi. Son sistem teknolojik çalışmalarla dış duvarla iç duvar arası bağlantılanarak cami minaresi, statik açıdan bundan sonra inşallah hem deprem hem de olası olaylara karşı en güvenli hale getirildi. Yüzey temizliği yapıldıktan sonra caminin diğer uygulamalarına geçildi. Camide taşların düşmesiyle birlikte üst kubbe örtüsünde gerekli onarımlar tamamlandı. Caminin elektrik ve mekanik imalatları tamamlandı. Klima, ses ve kamera sistemleri yenilendi. Bu hafta içerisinde cami tamamen ibadete açılır hale getirildi."

Köy Müzesi Kurulması Hedefleniyor Haber

Köy Müzesi Kurulması Hedefleniyor

Kültür ve Turizm Bakanlığının "Taş Tepeler Projesi" kapsamında Erken Neolitik Dönem kazılarının sürdüğü Sayburç'ta, hem binlerce yıllık arkeolojik mirasın korunacağı hem de Şanlıurfa kültürünün yaşatılacağı "köy müzesi" kurulması planlanıyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Tarih Öncesi Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Özdoğan'ın başkanlığında 2021'de başlatılan kazılar sürüyor. Alanda Neolitik ve Roma dönemlerine ait yapıların yanı sıra 1950'li yıllara ait Şanlıurfa'nın geleneksel kültürünü yansıtan yapılar da ortaya çıkarılıyor. Sayburç'un Neolitik kalıntıların sergileneceği açık hava müzesine dönüştürülmesi hedeflenirken, 1950'li yıllarda inşa edilen birbirine entegre iki taş ev ve bir köy odasının da restore edilerek köy müzesi olarak düzenlenmesi hedefleniyor. Sayburç Kazı Başkanı Doç. Dr. Eylem Özdoğan, AA muhabirine, bölgeyi ziyarete gelenlerin aynı alanda yapılacak ve Şanlıurfa kültürünü anlatan gündelik eşyaların yer alacağı köy müzesini de gezebileceğini söyledi. Bölgede hem Neolitik hem Roma dönemlerine ait kalıntıların yanı sıra geleneksel kırsal mimariyi bir arada görmenin çok değerli olduğunu ifade eden Özdoğan, "köy müzesi" için çalışmalara başladıklarını dile getirdi. Türkiye'de çok fazla köy müzesinin bulunmadığını anlatan Özdoğan, şunları kaydetti: "Özellikle de kabartmaların hemen yakınında, geleneksel yöntemlerle yapılmış taş binalar ve bir köy odası bulunuyor. Alanın bu kesimi, Roma döneminin de daha iyi korunduğu bir yer. Bizim öncelikli amaçlarımızdan birisi, bu kabartmalı yapıyla beraber buradaki Roma kalıntılarını daha geniş bir alanda görebilmek ayrıca geleneksel köy yaşantısını ve Urfa kültürünü yansıtan bu yapıları restore edip bir köy müzesine dönüştürmektir. Bu amaçla çalışmalarımız devam ediyor." Köy müzesinde gündelik yaşamın izleri sergilenecek Söz konusu müzenin Şanlıurfa kültürü ve köy yaşantısının korunup gelecek kuşaklara aktarılması bakımından önemli olduğuna vurgu yapan Özdoğan, şöyle devam etti: "Burada, sit alanının içerisinde kamulaştırdığımız yapılarda bu dokuyu, yani köy yaşantısını ve mimarisini yansıtan, iyi korunmuş yapılar bulunuyor. Biz bu yapıları restore edip içlerinde köy yaşamını anlatacak bir sergileme yapmak istiyoruz. Bu mekanların içerisine ocakları, yiyecek hazırlama ve depolama araçlarını, gündelik yaşamı yansıtan öğeleri koymak ve evlerin hikayelerini anlatmak istiyoruz. Böylelikle buraya Neolitik yerleşmeyi görmek için gelen insanlar, Urfa kültürüyle de tanışmış, onun özelliklerini daha iyi anlamış olacak."

Festival 1 Milyon Ziyaretçi Ağırladı Haber

Festival 1 Milyon Ziyaretçi Ağırladı

Kültür ve Turizm Bakanlığınca düzenlenen Şanlıurfa Kültür Yolu Festivali'ne yaklaşık 1 milyon ziyaretçinin katıldığı bildirildi. Festival yetkililerinden alınan bilgiye göre, 24 Mayıs-1 Haziran tarihlerindeki festivalde konserlerden tiyatro oyunlarına, sergilerden gastronomi ve arkeoloji atölyelerine kadar yüzlerce etkinlik gerçekleştirildi. Festival kapsamında sanatseverler, kentin dört bir yanına yayılan sergilerde Şanlıurfa'nın kültürel birikimini ve sanatla harmanlanan mirasını keşfetme fırsatı buldu. Nabil Anani'nin "Filistin Benim Vatanım" Sergisi, küratörlüğünü Samed Karagöz'ün üstlendiği, 16 Filistinli sanatçının eserlerinden oluşan "Hala Yaşıyorum" Sergisi ve yaşamını yitiren usta sanatçı Ferdi Tayfur'un hayatını konu alan "Sabahçı Kahvesi" Sergisi ziyaretçilerini ağırladı. Mevlid-i Halil Camisi, adalet temasını içeren hat ve tezhip sanatından örneklerin yer aldığı "Adil-i Mutlak" Hat Sergisi'ne ev sahipliği yaptı. "Işıkla Ateş Arasında" başlıklı mapping gösterisinde Balıklıgöl efsanesi, dijital zamanın görsel diliyle yeniden yorumlanarak ateş, su, dua ve zaman kavramları ebru desenlerinin akışında yansıtıldı. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde kurulan sahnede Serkan Kaya, Oğuzhan Koç, Bilal Sonses, Bayhan, Derya Uluğ, Murat Dalkılıç, Bengü, Ebru Yaşar ve Alişan gibi ünlü sanatçılar, hayranlarıyla buluşarak en sevilen şarkılarını seslendirdi. Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi'nin sezon boyunca kapalı gişe sahnelenen oyun ve performansları, festival kapsamında Şanlıurfalıların beğenisine sunuldu. Festivalde "Tarihin Sıfır Noktasında Sıfır Atık Defilesi", Geleneksel Sanatlar Derneğinin "Türkiye'nin Ustaları" belgesel gösterimi, Geleneksel Sanatlar Derneğinin "Yaşayan Miras Çalıştayı ve Söyleşisi" ile "Son Veriler Işığında Taş Tepeler Kazıları Söyleşisi" gerçekleştirildi. Kentin çeşitli noktalarında gerçekleştirilen atölyelerde yetişkin ve çocuklar sanatla tanışarak yeni deneyimler kazandı, Türkiye ve Filistin'in başarılı yazarları "Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması"nda katılımcılarla bir araya geldi. "Çocuk Köyü"nde eğlenen çocuklar, "Rafadan Tayfa" ve "Kral Şakir" gibi lisanslı çocuk tiyatrolarında en sevdikleri çizgi film kahramanlarını sahnede izleme fırsatı buldu. Şanlıurfalıların yanı sıra çevre illerden de yoğun katılımın olduğu, 9 gün süren festival, yaklaşık 1 milyon ziyaretçiyi ağırladı.

Hasar Gören Konaklarda Restorasyon Haber

Hasar Gören Konaklarda Restorasyon

Şanlıurfa'da, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hasar gören kentin simgelerinden 120 tarihi taş konak, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle restore edilecek. Tarih ve kültür turizminin önemli kentlerinden Şanlıurfa'daki bazı tarihi konaklar 6 Şubat 2023'teki depremlerden etkilendi. Depremin ardından yapılan çalışmalarda, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kentin tarihi turistik bölgesinde koruma altında bulunan 120 tarihi taş konağın hasar aldığı tespit edildi. Tescilli kültür varlıklarının yeniden ayağa kaldırılması için restorasyon çalışmaları sürüyor. Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan, yaptığı açıklamada, depremde çok sayıda kültür varlığının hasar gördüğünü hatırlattı. Yaklaşık 150 milyon lira bütçenin tarihi konaklar için ayrıldığını belirten Aslan, restorasyon çalışmalarının 3 yıl sürmesinin planlandığını, şu anda 5 tarihi konakta çalışmaların başladığını ifade etti. Özellikle uzun zaman bakımsız kalmış yapıların deprem sarsıntısıyla daha da çok yıkıma uğradığını belirten Aslan, tarihi yapılarıyla öne çıkan kentin kimliğini korumak için gayret gösterdiklerini dile getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kentteki tescilli yapıların tekrar ayağa kaldırılması için çalışma yürütüldüğünü vurgulayan Aslan, şöyle devam etti: "Bu yıl, Kültür ve Turizm Bakanlığımız hem uygulama hem de proje anlamında Şanlıurfa'da 120 tescilli yapıya hibe desteği veriyor. Uygulama desteği olanların restorasyonları başlamış durumda, projelendirilme safhasında olanlarda ise koruma kurullarının vereceği uygun görüşün ardından uygulama kısmına geçilecek. Proje hibe desteği verilenlerin de 2025 yılı içerisinde uygulama desteğiyle ayağa kaldırılmasını bekliyoruz. Aslında baktığınız zaman deprem büyük bir hasar verdi. Bunlar arasında şahıslara ait olan tescilli yapılar da bulunuyor. Kendi bütçeleriyle ayağa kaldıramayacak olan vatandaşlarımıza Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından verilen hibe desteği bu anlamda çok önemli ve anlamlı. Kültürel yapıların Bakanlığın eliyle kurtarılıp ayağa kalkmış olması da aslında şehir açısından bir vizyon projesi haline gelmiştir." "Daha sağlıklı daha sağlam" Restoratör mimar Hatice Kübra İlhan da kentin tarihi konaklarında restorasyon çalışması yaptıklarını söyledi. Kültür varlıklarının korunarak gelecek nesillere aktarılmasının önemine işaret eden İlhan, hem depremin şiddeti hem de zamanla konaklarda hasarların görüldüğünü dile getirdi. Depremde konakların betonarme yapılardan daha az hasar gördüğünü vurgulayan İlhan, şunları kaydetti: "Normal beton yapılardaki hasarlara baktığımızda konaklara göre çok daha ciddi boyutta hasar görüyoruz. Bu yapılar genelde sandık duvar ve yığma tekniğiyle inşa edilmiştir. Genel olarak belli başlı hasarlar var. Kullanımdan kaynaklı su alma veya yapıya uygun olmayan müdahaleler olmuşsa hasar aldığını görüyoruz. Aslında beton yapılara göre daha sağlıklı ve daha sağlam. Az katlı ve kalın duvarlı yapılar. Bu nedenle bu yapılardaki deprem hasarlarını duvardaki çatlaklar veya tonozlu bölümlerde ayrılmalarla görebiliyoruz. Fakat yapılara baktığımızda genelde daha önce müdahale görmüş yapılarda bu hasarın daha fazla olduğunu görüyoruz. Özgün haliyle günümüze ulaşmış eski Urfa evlerinde çok fazla hasarla karşılaşmıyoruz. Bu da bu yapıların ne kadar doğru ve sağlıklı bir şekilde inşa edildiğini bize gösteriyor."

Gelecek Nesillere Aktarmak İstiyor Haber

Gelecek Nesillere Aktarmak İstiyor

Şanlıurfa'da, kaybolmaya yüz tutan mesleklerden tef sanatının son ustalarından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tef Sanatçısı Mustafa Yeşilkaya, ilerleyen yaşına rağmen ilk günkü aşkla mesleğini sürdürüyor. İlkokul 1. sınıftayken deri işi yapan ustasının yanında çırak olarak mesleğe başlayan 66 yaşındaki Mustafa Yeşilkaya, küçük yaşlardan itibaren tef yapmanın püf noktalarını öğrendi. Adeta mesleğine ömrünü adayan Yeşilkaya, yarım asrı aşkın süredir devam ettirdiği mesleğin son ustalarından. Mesleğin gelecek nesillere kalabilmesi için daha önce halk eğitim merkezlerindeki kursiyerlere tef eğitimi de veren Yeşilkaya, tarihi Balıklıgöl Yerleşkesi yakınındaki küçük dükkânında halen tef üretimi yapıyor. Yeşilkaya, eskisi kadar talep edilmese de el emeği göz nuru tefleri, Şanlıurfa'nın yanı sıra farklı kentlerden alıcılarına ulaştırmaya gayret ediyor. Günde 3-4 tef yapıyor Mustafa Yeşilkaya, küçük yaşlarda başladığı mesleğinde kendi dükkânını açtığını, tef üretimini sürdürdüğünü aktardı. Geçmişte çok sayıda çırak yetiştirdiğini kaydeden Yeşilkaya, "Halk eğitim merkezimde kursiyerlere yaklaşık 15 yıl boyunca tef kursu verdim. Yetiştirdiğim gençler bu işten para kazanamayınca farklı işlerde çalışmaya başladı." dedi. Zahmetli olduğu için günde ortalama 3-4 tef yapabildiğini anlatan Yeşilkaya, "Yaptığım tefleri hem Şanlıurfa'daki müşterilerime hem internet üzerinden gelen taleplere göre Konya, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Adıyaman, Balıkesir gibi farklı kentlere gönderiyorum. Eskiden küçük yaşlarda çırak alıp yetiştirirdik ama artık bu mesleği yapacak kimseyi bulamıyoruz. Yaşım 66 ama alıştığım için bu işi bırakamıyorum. Benim yaptığım tef tamamen el emeği ürünlerden oluşuyor. Tefi doğuda düğünlerde, Şanlıurfa'da mevlitlerde, batıda ise enstrüman olarak kullanırlar." diye konuştu. Mesleğin gelecek nesillere aktarılmasını istiyor Yeşilkaya, mesleğin gelecek nesillere aktarılması için yetkililerden destek beklediğini belirterek, "Yetkililerden ricam bu mesleğimiz ölmesin. Halk eğitim merkezinde kurslar açalım gençler bu işi öğrensin, mesleğimiz devam etsin. Mesleği öğrensinler, iş olarak yapmak istemeseler bile hobi olarak yapsınlar." ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.