Uygulamalarımız appstore googleplay

#Istanbul

gazeteci63.com - Istanbul haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Istanbul haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bina Patlamanın Ardından Çöktü Haber

Bina Patlamanın Ardından Çöktü

Beyoğlu'nda bir bina, zemin katındaki büfede meydana gelen patlamanın ardından çöktü. Bereketzade Mahallesi Yanıkkapı Sokak'taki iki katlı binanın zemin katında faaliyet gösteren büfede henüz belirlenemeyen nedenle patlama oldu. Patlamanın ardından bina çöktü. İhbar üzerine bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. İki katlı binanın üst katında kırtasiye-ambalaj alanında hizmet veren bir işletmenin bulunduğu öğrenildi. Olay sırasında binada kimsenin bulunmadığı belirtilirken, patlamanın şiddetiyle çevredeki bina ve araçlarda hasar oluştu. Valilikten açıklama İstanbul Valiliğinden olaya ilişkin yapılan açıklamada, "Bu akşam saat 21.45 sıralarında Beyoğlu Bereketzade Mahallesi Yanıkkapı Sokak'ta bulunan ve zemin +2 kat olan binanın zemin katındaki büfede sebebi henüz belirlenemeyen bir patlama meydana gelmiştir. Patlama sonrasında bina çökmüş olup, olay yerine çok sayıda itfaiye, AFAD ve UMKE ekibi sevk edilmiştir. Olayda ilk belirlemelere göre ölen ya da yaralanan olmadığı tespit edilmiş olup, ekiplerin olay yerindeki çalışmaları devam etmektedir." ifadeleri kullanıldı. "Muhtemelen tüp patlamıştır" Binanın giriş katındaki büfeci Salih Avşar, gazetecilere yaptığı açıklamada, "İçeriden, benim oradan bir patlama sesi gelmiş. Tüp patlamıştır muhtemelen, net olarak bilmiyorum. Sonuçlar çıkmadan daha fazla şey söylemek yanlış olur." dedi.

İstanbul'un Fethinin 572. Yılı Haber

İstanbul'un Fethinin 572. Yılı

İmparatorluklara ve medeniyetlere başkentlik yapan kadim şehir İstanbul, 572 yıl önce Fatih Sultan Mehmed'in kumandasındaki Osmanlı Devleti tarafından fethedildi. AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Roma, Bizans ve Osmanlı olmak üzere üç imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul, "İkinci Roma", "Yeni Roma", "Byzantion", "Konstantinopolis" ve "Konstantiniyye" isimleriyle adlandırıldı. Tarih boyunca birçok ordu tarafından 30 kez kuşatılan kente, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilirken, Ortodoks Hristiyanların en önemli merkezi haline geldi. Yenikapı kazıları, şehrin antik tarihinin 8 bin yıl öncesine kadar gittiğini ortaya koyarken, kentin tarihinde dönüm noktalarından bir tanesi milattan sonra 4'üncü yüzyılda Roma tahtını ele geçiren Büyük Konstantin'in burayı yeni imparatorluğunun başkenti yapması oldu. Hazreti Muhammed'in "İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur." hadisinin ardından şehir, İslam dünyası için de fethedilmesi gereken en önemli yerlerden biri olarak adını duyurdu. Müslümanlar için Batı'nın, Hristiyanlar içinse Doğu'nun eşiği haline gelen İstanbul, 1204'te Haçlı Seferi için yola çıkan Latin istilasına uğradı. Hazreti Muhammed'in övgüsüne mazhar olmak için Emeviler döneminde Konstantiniyye'ye 3 büyük sefer düzenlenirken, bir sefer de 781-782'de Abbasiler tarafından gerçekleştirildi. Bazı sahabelerin de katılımıyla gerçekleşen Muaviye bin Ebu Süfyan komutasındaki ilk İstanbul kuşatması daha sonraki dönemlerde silinmeyecek izler bıraktı. Hazreti Muhammed'i Medine'ye hicreti sırasında evinde misafir eden Ebu Eyyüb el-Ensari'nin bu kuşatmaya katılması ve surlar önünde vefat etmesi, 1453'teki fethe kadar uzanan yolda İslam dünyası için büyük bir motivasyon kaynağı oldu. İslam'da vaat edilmiş şehir Konstantiniyye Müslüman hükümdarlar için Hazreti Peygamberin müjdesiyle İslam'ın vaat edilmiş şehri haline geldi. Dünyanın gördüğü en muazzam kuşatma ve savunmalara tanıklık eden İstanbul, 1453'ten önce farklı kavim ve medeniyetler tarafından onlarca kez kuşatıldı. Milattan önce Makedonya Kralı Phillippe, Roma İmparatoru Septim Severus, Milattan Sonra İran Hükümdarı Keyhüsrev, Avar Türkleri, Emeviler, Abbasiler, I. ve II. Bulgar İmparatorluğu, Ruslar, Kiev Knezliği, Haçlılar, İznik İmparatorluğu, Venedikliler, Cenevizliler ve Osmanlılar şehri kuşattı. İstanbul'un fethine giden süreç Bunların yanı sıra Atilla'nın, Vikinglerin ve Gotların da kenti kuşattığı bazı kaynaklarda yer alırken, son kuşatma 1453'te Osmanlı'yı imparatorluğa taşıyan Sultan 2. Mehmed tarafından gerçekleştirildi. Sultan 2. Mehmed tahta geçtiği dönemde, İstanbul'un fethi için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiği düşüncesiyle Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına, Tuna Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemek amacıyla 1452'de Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacıyla devrin önemli mühendislerine büyük toplar döktürüldü. Şubat 1453'te dökülen toplar, Sultanın emriyle İstanbul önlerine götürüldü. Karaca Paşa komutasındaki 10 bin kişilik ordu, İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayastefanos kalelerini kuşattı. Nisan ayına gelindiğinde ise 2. Mehmed, eyalet ve sancaklara orduya katılmaları için haber gönderdi ve 5 Nisan 1453'te Osmanlı ordusu, 2. Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Bu süreçte, Akşemseddin, Akbıyık ve Molla Gürani gibi Osmanlı döneminin önemli hocaları da Mehmed'in yanında yer aldı. Sultan 2. Mehmed, Anadolu ve Haliç'i tutarken, Zağanos Paşa Beyoğlu'nu fethetti ve Galata üzerine yürüdü. Aynı gün 2. Mehmed, Mahmut Paşa'yı elçi olarak Bizans İmparatoruna gönderdi ancak barış teklifi kabul edilmedi. İstanbul kuşatması başlatıldı Sultan 2. Mehmed, 6 Nisan 1453 tarihinde İstanbul kuşatmasına başladı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına alırken, ordu surlarda gedikler açtı. Bizanslılar bu süreçte surları yenilerken, Türkler'in şehre girişine izin vermedi. Osmanlı donanmasının Bizans'a yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması, savaşın seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına çekilen zincirden dolayı Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi, savaşın yönünü Osmanlı aleyhine çevirdi. Bu gelişmeler üzerine Sultan 2. Mehmed, 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın gidişatı değişmeye başladı. Bir gece içerisinde Haliç'e indirilen donanma, 22 Nisan'da Haliç'ten ateşe başladı. Bizanslılar gördükleri karşısında büyük şaşkınlık yaşarken, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamadı. Sultan Mehmed, son büyük hücumdan önce 24 Mayıs'ta İsfendiyaroğlu Kasım Bey'i elçi olarak imparatora göndererek şehri teslim etmesini istese de anlaşma sağlanamadı. Gemilerin Haliç'e indirilmesi ile savaşın seyri Osmanlılar lehine dönerken, Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taarruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taarruzla surlar aşıldı. 29 Mayıs 1453'te kapıları açılan İstanbul, Sultan 2. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birlikleri tarafından fethedildi. Hazreti Peygamber'in övgüsüne mazhar olarak "Fatih" unvanını alan Sultan 2. Mehmed, büyük bir hoşgörü ile şehri yağmalatmazken, fethin nişanesi olarak da Ayasofya'yı camiye dönüştürdü. İstanbul'un fethi dünya tarihi açısından kırılmanın tezahürü oldu Tarihçi yazar Zafer Bilgi, İstanbul'un fethinin önemine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'un fethinin bir şehrin alınmasından öte dünya tarihi açısından bir kırılmanın tezahürü olduğunu belirterek, Fatih Sultan Mehmed'in bu fethe olmak ya da olmamak gözüyle baktığını kaydetti. İstanbul'un kuşatılmasında Osmanlı'nın kullandığı askeri yöntemlerin çağın oldukça ilerisinde olduğunu aktaran Bilgi, kullanılan farklı askeri stratejiler, gemilerin karadan yürütülmesi, tekerlekli kuleler, Rumeli Hisarı'nın yapılması, lağımcı birliği ile surların alttan geçilmeye çalışılması gibi dönemin ötesinde görülen bu yöntemler kuşatmanın başarıyla sonuçlanmasına neden olduğunu anlattı. Bilgi, "İstanbul'un fethi ile Avrupa'da ve Hristiyan dünyasında artık batının üstünlüğünün doğuya geçtiği düşünülmüş, Doğu dünyasının Avrupa'ya hakim olma süreci başlamıştı. Bilhassa Avrupa'nın kendi iç sorgulamalarıyla ortaya çıkan Rönesans ve reform süreçleri Avrupa'nın sancı içerisinden bir doğum yaşamasına vesile olmuş, fetihle beraber Avrupa kendi içindeki sıkışmışlıkla yeni bir doğuma gebe kalmıştı." ifadelerini kullandı. Fetihten sonra İstanbul'daki dini, kültürel ve sosyal yapının gelişmeye başladığını anlatan Bilgi, Mehmed'in kentin bu alanlarda dünyanın en gözde merkezi şehirlerinden biri olmasını hedeflediğini aktardı. Bilgi, Fatih'in devleti, cihanşümul bir devlete dönüştürmesinin ve Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu olarak kabul edilmesinin İstanbul'un fethiyle gerçekleştiğini vurgulayarak, bu coğrafyada son dönemde kurulan en büyük devlet teşekkülünün İstanbul'da bulunmasının aslında önemli bir ilham kaynağı olduğunu söyledi.

İstanbul'da 445 Artçı Yaşandı Haber

İstanbul'da 445 Artçı Yaşandı

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü: İstanbul'daki depremin ardından artçı aktivite sayısı 445'e ulaştı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul'daki depremin ardından artçı aktivite sayısının 445'e ulaştığını, artçıların genellikle Orta Marmara ile Kumburgaz segmenti arasında yoğunlaştığını bildirdi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE), İstanbul'daki depremin ardından bugün itibarıyla artçı aktivite sayısının 445'e ulaştığını, artçıların genellikle Orta Marmara ile Kumburgaz segmenti arasında, 15-20 kilometrelik alanda yoğunlaştığını bildirdi. Enstitüden yapılan açıklamada, 23 Nisan'da Marmara Denizi Silivri açıklarında deprem meydana geldiği hatırlatıldı. Ana şoku izleyen 5,2 büyüklüklerinde iki ana artçı deprem ve hala süren sismik aktivitenin, Enstitünün Bölgesel Deprem Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM) tarafından dikkatle 7/24 izlendiği belirtilen açıklamada, "Bugün itibarıyla artçı aktivite sayısı 445'e ulaşmıştır. Deprem artçı aktivitesi, genellikle Orta Marmara ile Kumburgaz segmenti arasında 15-20 kilometrelik bir alan içinde yoğunlaşmıştır." bilgisi paylaşıldı. Açıklamada, depremin Marmara Bölgesi ve civarındaki illerde hissedildiği, deprem merkez üssündeki aletsel şiddetin MMI VIII ve yerleşim yerlerinde aletsel şiddet değerinin V'e kadar ulaştığı, deprem ivme kayıtları incelediğinde yapıların maruz kaldığı spektral ivmenin, tasarımda esas alınan spektrumun oldukça altında kaldığı kaydedildi. "Artçı sarsıntılar, önümüzdeki günlerde bir süre daha devam edecektir" İlgili depremi takiben 6'ncı dakikada tsunami uyarı mesajlarının ülkede AFAD'a, bölgede de sisteme üye olan ülkelerin ilgili merkezlerine iletildiği bildirilen açıklamada, gözlemlerle tsunami uyarısının aletsel olarak teyit edildiği ve uyarının aynı gün 16.53 itibarıyla tsunami tehlikesinin geçmiş olduğuna dair mesajla sonlandırıldığı belirtildi. Açıklamada, "Artçı sarsıntılar, önümüzdeki günlerde bir süre daha devam edecektir. Vatandaşlarımızın yetkili kurumların açıklamalarını dikkate almaları ve riskli olduğu tespit edilen binalara girmemeleri önerilir." uyarısında bulunuldu.

Depremde Görevi Bırakıp Kaçmadı Haber

Depremde Görevi Bırakıp Kaçmadı

İstanbul'daki depremler sırasında yenidoğan yoğun bakımda tedavi gören bebeklerin yanından bir an olsun ayrılmayan hemşire Hubeydullah Görmez, "Tabii önceliğimiz yenidoğan sağlığı olduğu için onları koruma içgüdüsü devreye girdi." dedi. İstanbul'daki depremler sırasında yenidoğan yoğun bakımda tedavi gören bebeklerin yanından bir an olsun ayrılmayan hemşire Hubeydullah Görmez, yaşadıklarını anlattı. Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem sırasında Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım servisinde görevli sağlık personeli, tedavi gören bebeklerin yanından bir an olsun ayrılmadı. Sağlık Bakanlığının sosyal medya hesabından, "Size minnettarız." başlığıyla paylaştığı, deprem anında sağlık personelinin kuvözde tedavi gören bebeklerin yanından ayrılmadığı görüntüler, izleyenlerin yüreklerini ısıttı. Deprem sırasında bebekleri bir an olsun yanından ayrılmayarak koruyan sağlık personelinden yenidoğan yoğun bakım hemşiresi Hubeydullah Görmez, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı. Deprem esnasında herkesin çok korktuğunu ama gerek doktorlar, hemşireler gerekse diğer personelin önceliklerinin bebeklerin sağlığı olduğunu ifade eden Görmez, "Biraz da içgüdüsel olarak insanın aklı yenidoğana gidiyor." dedi. Görmez, "Hemen bebeklere koştuk, onlar iyi mi, herhangi bir ihtiyaçları var mı diye kontrol etmek istedik. Diğer odalardaki ekip arkadaşlarım da aynı şekilde benim yaptığımın aynısını hatta daha fazlasını yapmışlardır. Sonrasında da tahliye planlarını düşünmeye başladık. Zaten hastanemiz de dayanıklı ve sağlam olduğu için onun da gönül rahatlığı vardı. Tabii önceliğimiz yenidoğan sağlığı olduğu için onları koruma içgüdüsü devreye girdi." ifadelerini kullandı. "Sağlık çalışanı, en zor anında insana yardım eden bir mesleğe sahip" Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Özgür Yiğit de depremin hayatın gerçeği olduğunu belirterek, tekrar yaşanmaması temennisinde bulundu. Deprem gibi afet anlarında hastanelerin önemli yerlerden biri haline geldiğine işaret eden Yiğit, "Çünkü hem içerideki hastaların korunması hem de dışarıdan o anda diğer yerlerde olabilecek sıkıntılarla ya da hastaneye gelecek hastaların kontrol edilmesi, yeni bir düzen içerisinde bunlara bakılması, gerçekten deprem anında önemli." diye konuştu. Yiğit, sağlık çalışanlarının hastaların sağlığı için gösterdiği özveriye dikkati çekerek, şunları söyledi: "Deprem, ayrı bir çalışma sistemini gerektiriyor ama şunu biliyoruz ki sağlık çalışanı, en zor anında insana yardım eden, en sıkıntılı anında onun sıkıntısını dindirmek için çaba sarf eden bir mesleğe sahip. İster hekimler olsun, ebeler, hemşireler, diğer sağlık çalışanları... Tüm sağlık çalışanları, hastasının iyi olması, şifaya kavuşması için elinden gelen her şeyi yapar, en zor anında da bunu yapar. Dün bunu bir kez daha görmüş olduk. Şöyle ki kendi canını ya da o andaki korkusunu bir tarafa bırakarak hastasına bir şey olmaması için hastasını sahiplenmiş, onu korumak için elinden gelen çabayı sarf eden sağlık çalışanlarını gördük." Hastanedeki izolatörler sayesinde tüm tıbbi hizmetler devam etti Yiğit, dünkü depremde Çam ve Sakura Şehir Hastanesinin farklı bir özelliğinin görüldüğüne dikkati çekti. Yeni yapıldığını ve 2 binin üzerinde izolatörle İstanbul'da deprem izolatörü bulunan hastanelerden biri olduğuna işaret eden Yiğit, bu özelliği sayesinde depremin daha az, daha düzenli bir sarsıntı oluşturduğunu belirtti. Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı: "Deprem izolatörlü hastaneler demek, deprem anında çalışabilecek hastaneler demek. Biz bunu da test etmiş olduk. Çok büyük bir deprem değildi belki ama orta şiddette bir deprem olmasına rağmen biz bunu da gördük. Deprem anında, depremden sonraki artçı sarsıntılarda buradaki tüm tıbbi hizmetler, hem yatan hastalar için hem ameliyatlar için hem acile gelen hastalar için o anda durmadı, devam etti. Dolayısıyla böyle korunaklı bir hastanenin İstanbul'da olması, İstanbullular için önemli diye düşünüyorum. Bu açıdan da tüm yetkililerimize başta Cumhurbaşkanı'mız olmak üzere tüm İstanbul halkı adına teşekkür ediyorum."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.