Uygulamalarımız appstore googleplay

#Fetih

gazeteci63.com - Fetih haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Fetih haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İstanbul'un Fethinin 572. Yılı Haber

İstanbul'un Fethinin 572. Yılı

İmparatorluklara ve medeniyetlere başkentlik yapan kadim şehir İstanbul, 572 yıl önce Fatih Sultan Mehmed'in kumandasındaki Osmanlı Devleti tarafından fethedildi. AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Roma, Bizans ve Osmanlı olmak üzere üç imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul, "İkinci Roma", "Yeni Roma", "Byzantion", "Konstantinopolis" ve "Konstantiniyye" isimleriyle adlandırıldı. Tarih boyunca birçok ordu tarafından 30 kez kuşatılan kente, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilirken, Ortodoks Hristiyanların en önemli merkezi haline geldi. Yenikapı kazıları, şehrin antik tarihinin 8 bin yıl öncesine kadar gittiğini ortaya koyarken, kentin tarihinde dönüm noktalarından bir tanesi milattan sonra 4'üncü yüzyılda Roma tahtını ele geçiren Büyük Konstantin'in burayı yeni imparatorluğunun başkenti yapması oldu. Hazreti Muhammed'in "İstanbul (Konstantiniyye) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur." hadisinin ardından şehir, İslam dünyası için de fethedilmesi gereken en önemli yerlerden biri olarak adını duyurdu. Müslümanlar için Batı'nın, Hristiyanlar içinse Doğu'nun eşiği haline gelen İstanbul, 1204'te Haçlı Seferi için yola çıkan Latin istilasına uğradı. Hazreti Muhammed'in övgüsüne mazhar olmak için Emeviler döneminde Konstantiniyye'ye 3 büyük sefer düzenlenirken, bir sefer de 781-782'de Abbasiler tarafından gerçekleştirildi. Bazı sahabelerin de katılımıyla gerçekleşen Muaviye bin Ebu Süfyan komutasındaki ilk İstanbul kuşatması daha sonraki dönemlerde silinmeyecek izler bıraktı. Hazreti Muhammed'i Medine'ye hicreti sırasında evinde misafir eden Ebu Eyyüb el-Ensari'nin bu kuşatmaya katılması ve surlar önünde vefat etmesi, 1453'teki fethe kadar uzanan yolda İslam dünyası için büyük bir motivasyon kaynağı oldu. İslam'da vaat edilmiş şehir Konstantiniyye Müslüman hükümdarlar için Hazreti Peygamberin müjdesiyle İslam'ın vaat edilmiş şehri haline geldi. Dünyanın gördüğü en muazzam kuşatma ve savunmalara tanıklık eden İstanbul, 1453'ten önce farklı kavim ve medeniyetler tarafından onlarca kez kuşatıldı. Milattan önce Makedonya Kralı Phillippe, Roma İmparatoru Septim Severus, Milattan Sonra İran Hükümdarı Keyhüsrev, Avar Türkleri, Emeviler, Abbasiler, I. ve II. Bulgar İmparatorluğu, Ruslar, Kiev Knezliği, Haçlılar, İznik İmparatorluğu, Venedikliler, Cenevizliler ve Osmanlılar şehri kuşattı. İstanbul'un fethine giden süreç Bunların yanı sıra Atilla'nın, Vikinglerin ve Gotların da kenti kuşattığı bazı kaynaklarda yer alırken, son kuşatma 1453'te Osmanlı'yı imparatorluğa taşıyan Sultan 2. Mehmed tarafından gerçekleştirildi. Sultan 2. Mehmed tahta geçtiği dönemde, İstanbul'un fethi için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiği düşüncesiyle Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına, Tuna Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemek amacıyla 1452'de Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacıyla devrin önemli mühendislerine büyük toplar döktürüldü. Şubat 1453'te dökülen toplar, Sultanın emriyle İstanbul önlerine götürüldü. Karaca Paşa komutasındaki 10 bin kişilik ordu, İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayastefanos kalelerini kuşattı. Nisan ayına gelindiğinde ise 2. Mehmed, eyalet ve sancaklara orduya katılmaları için haber gönderdi ve 5 Nisan 1453'te Osmanlı ordusu, 2. Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Bu süreçte, Akşemseddin, Akbıyık ve Molla Gürani gibi Osmanlı döneminin önemli hocaları da Mehmed'in yanında yer aldı. Sultan 2. Mehmed, Anadolu ve Haliç'i tutarken, Zağanos Paşa Beyoğlu'nu fethetti ve Galata üzerine yürüdü. Aynı gün 2. Mehmed, Mahmut Paşa'yı elçi olarak Bizans İmparatoruna gönderdi ancak barış teklifi kabul edilmedi. İstanbul kuşatması başlatıldı Sultan 2. Mehmed, 6 Nisan 1453 tarihinde İstanbul kuşatmasına başladı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına alırken, ordu surlarda gedikler açtı. Bizanslılar bu süreçte surları yenilerken, Türkler'in şehre girişine izin vermedi. Osmanlı donanmasının Bizans'a yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması, savaşın seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına çekilen zincirden dolayı Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi, savaşın yönünü Osmanlı aleyhine çevirdi. Bu gelişmeler üzerine Sultan 2. Mehmed, 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın gidişatı değişmeye başladı. Bir gece içerisinde Haliç'e indirilen donanma, 22 Nisan'da Haliç'ten ateşe başladı. Bizanslılar gördükleri karşısında büyük şaşkınlık yaşarken, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamadı. Sultan Mehmed, son büyük hücumdan önce 24 Mayıs'ta İsfendiyaroğlu Kasım Bey'i elçi olarak imparatora göndererek şehri teslim etmesini istese de anlaşma sağlanamadı. Gemilerin Haliç'e indirilmesi ile savaşın seyri Osmanlılar lehine dönerken, Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taarruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taarruzla surlar aşıldı. 29 Mayıs 1453'te kapıları açılan İstanbul, Sultan 2. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birlikleri tarafından fethedildi. Hazreti Peygamber'in övgüsüne mazhar olarak "Fatih" unvanını alan Sultan 2. Mehmed, büyük bir hoşgörü ile şehri yağmalatmazken, fethin nişanesi olarak da Ayasofya'yı camiye dönüştürdü. İstanbul'un fethi dünya tarihi açısından kırılmanın tezahürü oldu Tarihçi yazar Zafer Bilgi, İstanbul'un fethinin önemine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'un fethinin bir şehrin alınmasından öte dünya tarihi açısından bir kırılmanın tezahürü olduğunu belirterek, Fatih Sultan Mehmed'in bu fethe olmak ya da olmamak gözüyle baktığını kaydetti. İstanbul'un kuşatılmasında Osmanlı'nın kullandığı askeri yöntemlerin çağın oldukça ilerisinde olduğunu aktaran Bilgi, kullanılan farklı askeri stratejiler, gemilerin karadan yürütülmesi, tekerlekli kuleler, Rumeli Hisarı'nın yapılması, lağımcı birliği ile surların alttan geçilmeye çalışılması gibi dönemin ötesinde görülen bu yöntemler kuşatmanın başarıyla sonuçlanmasına neden olduğunu anlattı. Bilgi, "İstanbul'un fethi ile Avrupa'da ve Hristiyan dünyasında artık batının üstünlüğünün doğuya geçtiği düşünülmüş, Doğu dünyasının Avrupa'ya hakim olma süreci başlamıştı. Bilhassa Avrupa'nın kendi iç sorgulamalarıyla ortaya çıkan Rönesans ve reform süreçleri Avrupa'nın sancı içerisinden bir doğum yaşamasına vesile olmuş, fetihle beraber Avrupa kendi içindeki sıkışmışlıkla yeni bir doğuma gebe kalmıştı." ifadelerini kullandı. Fetihten sonra İstanbul'daki dini, kültürel ve sosyal yapının gelişmeye başladığını anlatan Bilgi, Mehmed'in kentin bu alanlarda dünyanın en gözde merkezi şehirlerinden biri olmasını hedeflediğini aktardı. Bilgi, Fatih'in devleti, cihanşümul bir devlete dönüştürmesinin ve Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu olarak kabul edilmesinin İstanbul'un fethiyle gerçekleştiğini vurgulayarak, bu coğrafyada son dönemde kurulan en büyük devlet teşekkülünün İstanbul'da bulunmasının aslında önemli bir ilham kaynağı olduğunu söyledi.

Mekke'nin Fethi’nin 1394. Yılı Haber

Mekke'nin Fethi’nin 1394. Yılı

Son Peygamber Hazreti Muhammed önderliğindeki İslam Devletine büyük itibar kazandırması, adil bir siyasi ve ekonomik sistemin kurulması açısından büyük önem taşıyan Mekke'nin fethi ile barış ve huzur ortamı hakim kılındı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cafer Acar, 11 Ocak 630'da gerçekleşen fetih dolayısıyla AA muhabirine, Hazreti Muhammed'in Mekke'deki İslam davasını ve yalnızca Allah'a kulluk edilmesi gerektiği mesajını tüm insanlığa duyurmak için mücadele verdiğini söyledi. Hazreti Muhammed'in, davasını Medine'deki hicret hayatında da sürdürdüğüne dikkati çeken Acar, "Yine en büyük direnci, Mekkeli müşriklerden gördü. Peygamberimizi Medine'de de rahat bırakmadılar, mukim bulunan Yahudilerle işbirliği yaptılar." diye konuştu. Acar, Hazreti Muhammed'in Medine'ye hicretindeki 6 yılın ardından umre için Mekke'ye yola çıktığını kaydederek, şunları anlattı: "Kabe'nin dibine kadar geldi ancak Mekkeli müşrikler, Peygamberimizi tavaf yapmaktan engelledi. Peygamberimiz, beraberinde 1400 kişiyle bu ibadet ve vazifesinin sorumluluğunu yapmak üzere yola çıkmıştı. Peygamberimiz, 'Bugün Mekkeli müşrikler, benden ne isterlerse onların taleplerini uygun bir şekilde karşılık vererek karşılayacağım.' dedi ve Meşhur Hudeybiye Antlaşması o zaman gerçekleştirildi." Hudeybiye'den iki yıl sonra Mekkeli müşriklerin anlaşmayı ihlal ettiklerini belirten Acar, bunun üzerine Hazreti Muhammed'in Müslümanları bir araya topladığını söyledi. Acar, yaşanan bu olayın Mekke'nin fethine giden süreçteki önemine dikkati çekerek, "Müslümanlara stratejinin gereği olarak hedefi söylemedi. Önce kuzeye doğru 200 kişilik birlik gönderdi. Rivayet odur ki 10 bin kişilik bir orduyu Mekkeli müşrikler, Müslümanların Mekke'ye geldiğini fark etmesinler diye Mekke istikametine değil kuzeye yönlendirdi. Peygamber Efendimiz, bir gizlilik içerisinde kimsenin burnu kanamasın stratejisiyle hazırlıklarını yaptı." dedi. Mekke'nin önemli komutanlarından Ebu Süfyan'ın yeni bir anlaşma için görüştüğü Hazreti Muhammed'in, anlaşmayı kendilerinin bozduğunu söylediğini anlatan Acar, "Peygamberimiz, Ebu Süfyan'ın Mekke'ye gönderilmemesini istedi. Büyük İslam Ordusu toparlandı, ateşler yakıldı. Müşrikler, artık bir şey yapılamayacağını anladı. Peygamberimiz, bir cuma günü herhangi bir savaş olmaksızın büyük bir sükunet içerisinde, büyük bir şükür içerisinde Mekke'ye girdi ve Mekke'nin fethi böylece gerçekleşmiş oldu." şeklinde konuştu. "İslam tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur" Acar, Mekke'nin fethinin tarihi bir olay olmasının ötesinde önemli mesajlar da içerdiğini ifade ederek, "Fethi getiren şey önce gönüllerin fethedilmesidir. Peygamberimiz, Mekke'ye vardığı zaman adeta Mekke zaten fethedilmiştir." dedi. Mekke'nin fethinin ardından müşriklerin bağışlandığını anımsatan Acar, "Bu, şüphesiz büyük bir etki meydana getirdi. Mekke'de büyük bir tedirginlik içerisinde olan insanlar, Peygamberimizin bu şefkatiyle bir kez daha karşılaştı. Mekke'nin fethinin ifade ettiği anlamlardan biri de bağışlanma ve merhamettir." değerlendirmesinde bulundu. Mekke'nin fethinin İslam tarihi açısından öneminin oradaki şirk düzeninin ve putperestliğin kaldırılması olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Cafer Acar, "İslam tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Mekke'nin İslam'la buluşması, aynı zamanda diğer bölgelerdeki İslam'a karşı direncin de ortadan kaldırılmasına vesile oldu." ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.