Uygulamalarımız appstore googleplay

#Atatürk

gazeteci63.com - Atatürk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Atatürk haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Şanlıurfa’da Atatürk’ü Anma Töreni Haber

Şanlıurfa’da Atatürk’ü Anma Töreni

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete irtihalinin 87’nci yılında tüm yurtta olduğu gibi Şanlıurfa’da da düzenlenen törenlerle anıldı. Sabah saatlerinde Osmanbey Şehitliği’nde düzenlenen törende, Şanlıurfa Valiliği, Garnizon Komutanlığı ve Büyükşehir Belediyesi tarafından Şehitlik Anıtı’na çelenk sunuldu. Saat 09.05’te çalınan sirenler eşliğinde gerçekleştirilen iki dakikalık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı okundu ve bayrak yarıya indirildi. Anma programı daha sonra Karaköprü 12’ler Öğretmenevi Konferans Salonunda devam etti. Mehmet Güneş Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanan etkinlikler, günün anlam ve önemine uygun bir şekilde sahnelendi. Programın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Vali Hasan Şıldak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, rahmet ve minnetle andıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Milletimizin ve tüm vatandaşlarımızın çok özel bir günüdür bugün. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının üzerinden 87 yıl geçmiş olmasına rağmen, onun izleri, onun eseri ayaktadır. Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır. Atatürk, Cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir. Bu doğrultuda gençlerimizin eğitimine, bilinçlenmesine ve Cumhuriyet’e olan bağlılıklarının sürdürülmesine büyük önem veriyoruz. Bugün de Mehmet Güneş Anadolu Lisesi’nin hazırladığı anlamlı programı hep birlikte izledik; emeği geçen idarecilerimizi, öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum. Atatürk, büyük devrimlerle bizlere aydınlık bir gelecek hazırladı. Biz de bu şuurla, güçlü Türkiye’yi hep birlikte inşa etmek için var gücümüzle çalışacağız.” Vali Şıldak konuşmasının sonunda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, vatan uğruna şehadet mertebesine ulaşan bütün şehitleri rahmetle andığını, gazilere minnet ve şükranlarını sunduğunu ifade etti. Programlara Vali Hasan Şıldak’ın yanı sıra; 20. Zırhlı tugay Komutanı Tuğgeneral Üzeyir Durmuş, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, il protokolü, gaziler, şehit yakınları ve vatandaşlar katıldı.

Atatürk, 87. Yılında Anılıyor Haber

Atatürk, 87. Yılında Anılıyor

Umutları tükenmiş bir milleti Milli Mücadele ateşiyle ayağa kaldırıp Anadolu'nun vatan olmasını sağlayarak, bugün 102 yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin üzerinden 87 yıl geçti. Atatürk, 1881'de Selanik'te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım'ın arzusu doğrultusunda ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde başlayan Mustafa Kemal, daha sonra babası Ali Rıza Efendi'nin isteği üzerine geçtiği Şemsi Efendi Mektebi'nde ilkokulu tamamladı. Ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesi'nden kendi isteğiyle ayrılan Mustafa Kemal, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü, ardından Manastır Askeri İdadisi'nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de devam eden Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik'te Fransızca dersleri aldı. Daha sonra İstanbul'a gelerek 1899'da girdiği Harp Okulu'nu 1902'de teğmen rütbesiyle tamamlayan Atatürk, Harp Akademisi'nden de 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Mustafa Kemal, kurmaylık stajı için 1905'te Şam'da 5. Ordu emrine atandı, Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe'den Mecidi Nişanı verildi. Merkezi Makedonya'nın Manastır şehrindeki 3. Ordu Karargahı'na 1907'de atanan Mustafa Kemal, Selanik'teki kurmay şubede görevlendirildi. Mustafa Kemal, Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı. Arnavutluk'taki isyanı bastırmak için 1910'da düzenlenen harekatta da görevlendirilen Mustafa Kemal, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi, Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönetti ve İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı'nı kazandı. Derne Komutanlığına 6 Mart 1912'de atanan Mustafa Kemal, Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı ve Dimetoka ile Edirne'nin geri alınışında etkili oldu. "Vatanın müdafaasından daha yüce bir vazife olamaz" Mustafa Kemal, 1913'te Balkan Harbi'nden sonra Sofya ataşemiliterliğine atandı. Ataşemiliter olarak görev yaptığı sırada Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Mustafa Kemal, Başkomutanlık Vekaleti'ne müracaat ederek cephede görev almak istedi. Kendisine "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz." cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: "Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya'da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz." Bunun üzerine Mustafa Kemal, 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığına atandı. Gelibolu Yarımadası'na asker çıkaran ve Conkbayırı'na ilerleyen düşman kuvvetleri, Atatürk'ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Mustafa Kemal Paşa, cephanesi biten Türk askerine "Cephaneniz yoksa süngünüz var." diyerek, moral ve güven verdi. Mustafa Kemal, Conkbayırı taarruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının cebindeki saati parçalayarak dönmesi sonucu mutlak ölümden kurtuldu. Mustafa Kemal Paşa, sadece Gelibolu Yarımadası Kuzey Bölgesi Muharebelerinin değil, aynı zamanda Çanakkale Boğazı'nın, Çanakkale Cephesi'nin, İstanbul'un da kaderini tayin etti ve böylece Çanakkale Savaşları'nda Mustafa Kemal Paşa "Anafartalar Kahramanı" olarak ün kazandı. Çanakkale'den sonra Doğu Cephesi'nde 16. Kolordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal, 1916'da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş'u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti. Ülkenin işgali ile Samsun'a hareket etti Filistin ve Suriye'de görevli 7. Ordu Komutanlığına 1917 Temmuz ayında atanan Mustafa Kemal Paşa, bir süre sonra 2. Ordu Komutanlığına tayin olsa da görevi kabul etmeyerek Genel Karargah emrinde İstanbul'da kaldı. Aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. Suriye cephesinde 1918'de yeniden görevlendirilen Mustafa Kemal, 7. Ordu Komutanı olarak görev yaptı ve bu sırada İngilizlerin asıl amaçlarının İskenderun'u işgal edip, kuzeye çekilmekte olan 7. Ordu'yu abluka altına almak olduğunu İstanbul'a bildirdi. İngilizlerin İskenderun'u dirençle karşılaşmadan 9 Kasım 1918'de teslim alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, hükümet merkezi ile yaptığı telgraf görüşmelerinde, İngilizlere verilen tavizleri tenkit etti. "Böyle giderse memleketin binbir türlü entrika ve istilaya maruz kalacağını" izah etmeye çalışan Mustafa Kemal Paşa'ya, Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı ve 7. Ordu'nun lağvedildiği bildirildi. Paşa, bu acziyetin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu ve emrindeki birliklerin komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak aynı gün akşamı Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti. İstanbul'da, 13 Kasım 1918'den 16 Mayıs 1919'a kadar kalarak memleketin genel durumunu yakın arkadaşlarıyla kritik eden Mustafa Kemal Paşa, ülkesinin kaderini değiştirecek Samsun yolculuğuna çıktı ve istiklal mücadelesini başlattı. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı. Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı. Türk milletine, "vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas'ta bir kongre toplanacağını" bildirdi. Ayrıca Osmanlı Hükümeti'nin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da, 4 Eylül 1919'da Sivas'ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde alınan, "Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği" kararlarıyla Büyük Millet Meclisi'nin de temelleri atıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Atatürk öncülüğünde 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nın tanığı Anadolu Ajansını kurdu TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. "Milli Mücadele'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına tanıklık etti. TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması imzalandı. "Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir" Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması'nı tanımadıklarını vurgulayarak, "Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir." dedi. TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu. "Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921'de Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921'de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." diyerek tarihe geçen emrini verdi. "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" ünvanı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Yunan ordusunu bozguna uğrattı, Sakarya Meydan Muharebesi'ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'e TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" ünvanı verildi. Sakarya Zaferi'nin ardından 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı. Atatürk'ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz'u başlattı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nde Türk ordusu, Yunan ordusunu bozguna uğrattı. Kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Anadolu'yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri, işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi. Kurtuluş Savaşı, ülkenin kaderinin değiştiği, Türk milletinin dünyaya meydan okuduğu, kahramanlık destanlarının yazıldığı savaş olarak tarihe geçti. Türkiye'nin bağımsızlık belgesi Lozan Barış Antlaşması imzalandı İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı. Büyük Önder, Lozan Antlaşması'na ilişkin, "Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk, Fransa'da ihtilal ile kurulan cumhuriyeti, demokrasiyi ve yönetim şeklini inceledi ancak bunun aynısının Türkiye'de uygulanamayacağını öngördü. Ülkenin siyasal, sosyolojik ve ekonomik yapısını çok iyi bildiğinden, demokrasinin sadece Cumhuriyet ile toplumun tüm kesimlerince içselleştireceğini biliyordu. Atatürk'ün yakın arkadaşlarından, usta gazeteci ve yazar Falih Rıfkı Atay, "Çankaya" adlı eserinde, Cumhuriyet'e giden süreci ve Mustafa Kemal'in görüşlerini ana hatlarıyla şu cümlelerle kaleme aldı: "Rejimdeki olağanüstü olmayan durumların çözümlenmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Çünkü Türkiye'nin devlet şekli henüz belirlenmemişti. Kanun-i Esasi'de yeni hükümet şeklini açıkça belirlemek gerekiyordu. Çünkü padişahlık ve hilafet taraftarları hala vardı." Atatürk, Cumhuriyet ilan edilene kadar Cumhuriyet fikrini muhalefet olur düşüncesiyle gizli tuttu ama yeni yönetim şeklinin çabuk kabul edilmesi için çalışmalar yürüttüğünü Nutuk'ta "Devlet yönetimini, Cumhuriyet'ten söz etmeksizin, ulusal egemenlik ilkeleri çerçevesinde, her an Cumhuriyet'e doğru yürüyen şekilde toparlamaya çalışıyorduk." sözleriyle kaleme aldı. TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'de vefatına dek arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Büyük Önder Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik 14 Haziran 1926'da suikast girişimi engellendi, elebaşları İzmir'de tutuklandı. Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyet'imize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Gazi Mustafa Kemal'e 24 Kasım 1934'te 2587 sayılı Kanun'la "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı. Ekonomi, dış politika ve tarımdaki hamleleri Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası adımlar, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu. Tarıma ve çiftçiye değer veren Atatürk, çiftliklerde 1925'ten başlayarak 13 yıl süre ile planlı ve ciddi bir şekilde çalışmalar yaptırdı, ürüne elverişli uygun olmayan topraklarda çiftlikler kurarak bu toprakları ziraata elverişli hale getirdi. "Hatay, benim şahsi meselemdir" Atatürk, ulusal meseleden ziyade, "Benim şahsi meselemdir." dediği Hatay'ın ana vatana katılması için yoğun çaba sarf etti ve hedefi vefatının ardından 1939'da gerçekleşti. Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı. Askeri ve siyasi dehasıyla saygınlığını koruyan Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat 09.05'te hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün vefatı yalnız Türkiye'de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılandı. Ata'nın cenazesinin Anıtkabir yolculuğu Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım'da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e, oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara'ya uğurlandı. Ankara'da 20 Kasım'da devlet erkanı ve yabancı devlet insanları tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. Büyük bir cenaze töreni ile 21 Kasım 1938'de Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konulan Atatürk'ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar burada kaldı. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk, ebedi istirahatgahı olan Türkiye'nin kalbi Anıtkabir'de Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.

Okullarda İlk Ara Tatil Başladı Haber

Okullarda İlk Ara Tatil Başladı

Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 18 milyon öğrenci, 10-14 Kasım tarihlerinde 2025-2026 eğitim öğretim yılının ilk ara tatilini yapacak. Birinci dönem ara tatili, 10 Kasım Pazartesi günü başlayacak, 14 Kasım Cuma günü sona erecek. Öğretmenler, ara tatil seminerlerini 10-14 Kasım'da okula gitmeden çevrim içi şekilde tamamlayabilecek. Atatürk Haftası'nın birinci ara tatile denk gelmesi nedeniyle Bakanlığa bağlı tüm okul ve kurumlarda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet ettiği değerlere sahip çıkmak, vatan sevgisi ve millet bilincini güçlendirmek amacıyla 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü ile 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü anlam ve amaç bütünlüğü içinde ele alınarak fidan dikim etkinlikleriyle birleştirildi. Bu kapsamda, tüm eğitim kademelerinde öğrenciler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve vatan sevgisine ilişkin duygu ve düşüncelerini yansıtan mesaj kartları hazırlayarak diktikleri fidanlara yerleştirecek. Ara tatilin ardından öğrenciler, 17 Kasım'da tekrar ders başı yapacak. 2025-2026 eğitim öğretim yılı birinci dönemi 16 Ocak 2026'da sona erecek. Yarıyıl tatili, 19 Ocak 2026 Pazartesi başlayacak ve 30 Ocak 2026 Cuma sona erecek. İkinci dönem, 2 Şubat Pazartesi başlayacak ve 26 Haziran Cuma gününe kadar devam edecek. İkinci dönem ara tatili ise 16 Mart 2026'da başlayıp 20 Mart 2026'da sona erecek. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrenciler, 10-14 Kasım'da 2025-2026 eğitim-öğretim yılındaki ilk ara tatilini yapacak.

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında Haber

Cumhuriyet Altını 100 Yaşında

Türkiye'de 100 yıllık geçmişe sahip cumhuriyet altını, tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti kâğıt paralarını geride bırakırken, vatandaşların hem yatırımda hem de özel günlerde takı tercihindeki yerini hep korudu. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte artık eski kalıplarla sikke basımı mümkün olmadığından Cumhuriyet dönemi altın sikke (meskük) basımı için mevzuat çalışmalarına başlandı. İlk altın sikke basımı, 1925 yılında dönemin maliye vekili, milletvekilleri, askeri ve mülki erkanın katıldığı törenle Topkapı Sarayı avlusundaki Darphane'de yapıldı. Basılan 5 liralık altın sikke, Atatürk'e sunulmak üzere dönemin Maliye Vekili Abdülhalik Renda'ya teslim edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet beş liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu. İlk ziynet 5 liralık altın ise 1927'de basıldı. İlk Atatürk resimli meskükler 1944, ilk Atatürk resimli ziynetler ise 1938'e ait. Cumhuriyet altını 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta üretiliyor AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Faruk Gözübüyük, cumhuriyet altınının ilk kez Ekim 1925'te Darphane'nin Topkapı'daki binasında düzenlenen törenle basıldığını belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına mahsus Ekim 1925'te basılan ilk cumhuriyet 5 liralık altın, bugünkü standardına 1951'de kavuştu." dedi. Gözübüyük, 1951 tarihli TBMM kararı çerçevesinde sadece Darphane tarafından üretilen cumhuriyet altınlarının, 24 ayar standart külçe altının döküm, hadde, doğrama, tolerans, tav, baskı, kenar tırtıl, kalite kontrol gibi çok güvenlikli ve hassas işlemlerden geçirildiğini, sikke ve ziynet olmak üzere 2 grupta, 10 farklı çap ve ağırlıkta, 22 ayar olarak üretildiğini söyledi. Gözübüyük, meskük altının, üzerinde Atatürk kabartması olduğu için "Ata lira" olarak anıldığını dile getirdi. İnceltilmiş şekilde basılan ziynet altının genelde takı olarak alındığını belirten Gözübüyük, şöyle devam etti: "Cumhuriyet sikke altınlarının bir yüzünde 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ve altına Cumhuriyet'in kuruluş tarihi olan 1923 rakamı ve bunun altına da bir çizgi çekilerek sikkenin basılış tarihi Cumhuriyet'in hangi yıl dönümüne tesadüf ederse o yıl dönümünü ifade eden rakam bulunur. Diğer tarafında ise 'Hakimiyet Milletindir' ibaresi, Atatürk'ün resmi ve resmin altında 'Ankara' ibaresi bulunur. Kenarlarındaki tırtılı düzdür. Cumhuriyet ziynet altınlarının bir yüzünde kaligrafik yazı ile 'Türkiye Cumhuriyeti' ibaresi ile basıldığı tarih, diğer yüzünde ise ortasında Atatürk'ün resmi ve kenar süslemesi yıldızlarla ve yıldızların etrafı da kenarlarına kadar nakış ile süslenmiştir. Kenarı eğik tırtıllıdır." Gözübüyük, cumhuriyet altınlarının standartlarının 1738 sayılı TBMM Kararı ile belirlendiğini, 4 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 106/b maddesi uyarınca sadece Darphane tarafından üretildiğini bildirdi. Darphane'nin, ürettiği ürün ve sunduğu hizmetlerin standartlaştırılması kapsamında 2013 yılından itibaren Kalite Yönetim Sistemi Belgesi sahibi olduğuna dikkati çeken Gözübüyük, altın üretiminde yapılan modernizasyonla kuruluşta en yeni teknolojilerin kullanılmaya başlandığını söyledi. Gözübüyük, ayrıca daha hassas ve hızlı hadde sistemleri ile tolerans aralığını çok daha hassas yönetebilen sistemler kurulduğunu, üretim hattında manuel olarak yürütülen pek çok alanda otomasyona geçildiğini ifade etti. "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın grupları" Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Gözübüyük, piyasa talebine göre altın gruplarına yönelimin değiştiğini belirterek, "Meskük 100, ziynet 100 ve ziynet 25 en çok tercih edilen altın gruplarıdır." dedi. Üretim planlaması ve ürün stoklamasında bu gruplara ilişkin istatistiklerin dikkate alındığını belirten Gözübüyük, şunları kaydetti: "Bu amaçla, üretim kapasitesini iki katına çıkaracak bir yatırım olan Kartal Altın Üretim Hattı tamamlanmış olup test çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca piyasanın talep yelpazesi dikkate alınarak altına dayalı diğer enstrümanlar piyasayla buluşturulmaktadır. Buna örnek olarak S1 altın sertifikasını verebiliriz. Darphane Altın Sertifikası, 0,995 saflıkta 15 ton altın ihraç tavanı kapsamında her biri 0,01 gram altını temsil edecek şekilde vadesiz olarak ihraç edilen ve sahibine Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda yayınlanan İzahname kapsamında fiziki altına dönüşüm imkanı tanıyan, Borsa İstanbul AŞ Pay Piyasası bünyesindeki emtia pazarında 'ALTIN.S1' koduyla işlem gören sermaye piyasası aracıdır." Cumhuriyet altınlarının çeşitleri ve gramajları şöyle: Çeşidi Cumhuriyet Altını Sikke (Gr/Adet) Cumhuriyet Ziynet Altını (Gr/Adet) Çeyrek 1,804 1,754 Yarım 3,608 3,508 Birlik 7,216 7,016 İkibuçukluk 18,04 17,54 Beşlik 36,08 35,08

Gaziantep'e Gelişinin 92. Yılı Kutlandı Haber

Gaziantep'e Gelişinin 92. Yılı Kutlandı

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Gaziantep'e gelişinin 92. yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlandı. 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'nda düzenlenen törende Vali Kemal Çeber, Garnizon Komutanı Tümgeneral Sinan Eren ve Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Atatürk Anıtı'na çelenk sundu. Protokol üyeleri, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsüne geçti. Burada Atatürk'ün 92 yıl önce halkı selamladığı balkonun önünde tören düzenlendi. Vali Kemal Çeber, bugünün çok değerli ve önemli olduğunu belirterek, "Bir kahramanlık destanı olan Antep savunmasında ve şehrimizin kurtuluşundan 12 sene sonra, 1933 yılında bugün gazi ünvanına sahip tek şehir olan Gaziantep ile bir başka gazinin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün buluşması gerçekleşmiştir." dedi. Atatürk'ün ziyaretiyle şehri onurlandırdığını anlatan Çeber, şunları kaydetti: "Anteplilerin şehirlerini savunurken gösterdiği cesurca mücadeleyi yakinen bilen ve bu mücadeleyi takdir eden Büyük Önder Atatürk, 92 yıl önce bugün teşrifleriyle şehrimizi onurlandırmıştır. Gaziantepliler de buna karşılık kent meclisince Atatürk'e hemşehrilik teklif etmiş ve kendisinin de tensipleriyle Atatürk merkeze bağlı Bey Mahallesi nüfusuna kaydedilmiş ve resmi olarak Gaziantepli olmuştur. Bu olay bizim için ayrı bir gurur kaynağı olarak tarihe not düşülmüştür." "Antep'i gazi yapan ruh tüm meydanları doldurdu" Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de 92 yıl önce bugün bu balkona Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çıktığını ve iki gazinin buluştuğunu söyledi. Bu buluşmanın Ramazan Bayramı arifesine denk geldiğini ve çifte bayram olarak nitelendirildiğini dile getiren Şahin, "Antep'i gazi yapan ruh tüm meydanları doldurdu. Bu meydanda Atatürk, Gazianteplileri özel olarak gözlerinden öptü. 'Onların gözlerinden nasıl öpmem ki onlar, Gaziantep'i değil Türkiye'yi kurtardılar.' dedi. 'Gaziantepli vatanseverdir, cesaretlidir, çalışkandır, bunun gereği yapılacaktır.' dedi." ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Atatürk'ün halkı selamladığı balkonda hatıra fotoğrafı çekilmesiyle program sona erdi.

Anıtkabir'de Anma Töreni Düzenlendi Haber

Anıtkabir'de Anma Töreni Düzenlendi

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 86'ıncı yılında Anıtkabir'de düzenlenen devlet töreniyle anıldı. Anıtkabir'deki tören, saat 08.45'te devlet erkanının Aslanlı Yol'dan yürüyüşüyle başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki kortejde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi üyeleri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, yüksek yargı organlarının başkanları, TSK komuta kademesi, siyasi parti temsilcileri, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kırmızı beyaz karanfillerden oluşan ay yıldızlı çelengi, Atatürk'ün mozolesine bıraktı. Atatürk'ün 86 yıl önce vefat ettiği saat olan 09.05'te saygı duruşunda bulunuldu ve ardından İstiklal Marşı okundu. Saygı duruşu sırasında gönderdeki Türk bayrağı yarıya indirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve protokolde yer alan devlet erkanı, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı: "Aziz Atatürk, ebedi aleme irtihalinizin 86. yıl dönümünde zatıalinizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. Şahsınızın ve şehitlerimizin emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni her alanda yüceltmek, güçlendirmek, etrafındaki krizlere rağmen istikrar ve güven içinde büyütmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Yeniden büyük Türkiye hedefiyle ve Türkiye Yüzyılı vizyonuyla 85 milyon tek yürek, tek bilek olarak şanlı mazimizden daha aydınlık bir atiye uzanan kutlu yolculuğumuzu emin adımlarla sürdürüyoruz. Vatan topraklarının her karışında barışın, huzurun, adaletin, kalkınmanın ve kardeşliğin egemen olduğu bir Türkiye'yi inşa edene kadar durmadan, dinlenmeden yürüyeceğiz. Ruhun şad olsun."

Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz Haber

Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 1881'de Selanik'te dünyaya gelen Atatürk, Annesi Zübeyde Hanım'ın arzusuna uyarak ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde başladı. Daha sonra babası Ali Rıza Efendi'nin isteği üzerine geçtiği Şemsi Efendi Mektebinde ilkokulu tamamlayan Atatürk, ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesinden kendi isteğiyle ayrılarak, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesinde sürdürdü. Bu okulda, matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk'ü sınıftaki diğer "Mustafa"lardan ayırmak için üstün yetenekli öğrencisine ikinci ad olarak "Kemal" ismini verdi. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisinden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik'te Fransızca öğrendi. İstanbul'a gelerek 1899'da girdiği Harp Okulunu 1902'de teğmen rütbesiyle tamamlayan Atatürk, Harp Akademisinden de 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Atatürk, kurmaylık stajı için 1905'te Şam'da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe'den Mecidi Nişanı verilen Atatürk, 1907'de merkezi Makedonya'nın Manastır şehrinde bulunan 3. Ordu Karargahı'na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı'nın Selanik'teki kurmay şubesinde görevlendirildi. Mustafa Kemal Atatürk, Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı. 1910'da Arnavutluk'taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta da görevlendirilen Atatürk, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi. Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı'na katılan Atatürk, Edirne'yi Bulgaristan'dan geri alan kolorduda görev yaptı. Vatanın müdafaasından daha yüce bir vazife olamaz Sofya'da 1913'te ataşelik görevine atanan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Başkomutanlık Vekaleti'ne müracaat ederek cephede görev almak istedi. Kendisine, "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz." cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: "Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya'da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz." Bunun üzerine Atatürk, 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19'uncu Tümen Komutanlığına atandı. Gelibolu Yarımadası'na asker çıkaran ve Conkbayırı'na ilerleyen düşman birlikleri Atatürk'ün komutasındaki 19'uncu Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Atatürk, "Anafartalar Kahramanı" olarak ün kazandı. Cebindeki saat ölümden kurtardı Conkbayırı'nda çatışmalar büyük bir hararetle sürerken göğsüne isabet eden şarapnel parçasının cebindeki saate gelmesi Atatürk'ü ölümden kurtardı. Doğu Cephesi'nde 16'ncı Kolordu Komutanlığına atanan Atatürk, 1916'da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş'u düşmandan aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti. 1917'de Filistin ve Suriye'de görevli 7'nci Ordu Komutanlığına atanan Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu. 1918'de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7'nci Ordu Komutanıyken, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İstanbul'a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı. TBMM, Ankara'da tarihi görevine başladı Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı. Türk milletine, "Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas'ta bir kongre toplanacağını" bildirdi. Ayrıca Osmanlı hükümetinin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da, 4 Eylül 1919'da Sivas'ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, "Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği" kararları alındı ve açıklandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Milli Mücadelenin sesi AA'yı kurdu TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. "Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına tanıklık etti. TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması imzalandı. Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması'nı tanımadıklarını vurgulayarak, "Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir." ifadelerini kullandı. TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu. Türk ordularına verdiği emir tarihin akışını değiştirdi İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921'de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921'de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, "Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi. Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi'ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'e, TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi. Sakarya Zaferi'nin ardından 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı. Atatürk'ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz'u başlattı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi'nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. Anadolu'yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi. Türkiye'nin bağımsızlık belgesi Lozan Barış Antlaşması imzalandı İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Türkiye, bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanındı. Büyük Önder, Lozan Antlaşması'na ilişkin, "Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Kurtuluş Savaşı'nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'de ölümüne dek arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e 14 Haziran 1926'da İzmir'de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Elebaşları İzmir'de tutuklandı. Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." değerlendirmesinde bulundu. Gazi Mustafa Kemal'e, 24 Kasım 1934'te 2587 sayılı Kanunla "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı. Tarihe adını altın harflerle yazdırdı Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu. Atatürk, Hatay'ın ana vatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939'da gerçekleşti. Yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı. Askeri ve siyasi dehasıyla Türk ve dünya tarihine adını altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat 09.05'te hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün vefatı sadece Türkiye'de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılandı. Ata'nın cenazesinin Anıtkabir yolculuğu 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yuman Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım'da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara'ya uğurlandı. 20 Kasım'da Ankara'da devlet erkanı tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. 21 Kasım 1938'de çok büyük bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konulan Atatürk'ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar burada kaldı. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyen Atatürk, ebedi istirahatgahı olan Türkiye'nin kalbi Anıtkabir'de Türk milletinin gönlünde yaşamaya devam ediyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.